Atatürk
Ana Sayfa Blog Sayfa 184

19 MAYIS, KAHRAMANLIK DESTANININ YAZILMAYA BAŞLADIĞI GÜNDÜR 18 Mayıs 2020, Pazartesi | 16:31

0

 

18 Mayıs 2020, Pazartesi | 16:31

 

“Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşları etrafında birleşen Türk milleti, verdiği muhteşem mücadele ile dönemin en güçlü devletlerini ve ordularını dize getirdi, kendisine dayatılan esaret zincirini paramparça etti. Millî mücadelemizin 101. yıl dönümünü idrak ettiğimiz bugün de benzer bir saldırı içinde olan emperyalist güçlerin haksızlıklarına, işgallerine ve bölge halklarının kaynaklarının talan edilmesine asla müsaade etmeyeceğiz”

“I. Dünya Savaşının sonunda yurdumuzun düşmanlar tarafından işgal edilmesinin ardından, Atatürk’ün 19 Mayıs 1919’da Samsun’a çıkmasıyla Türk milleti yeni bir kahramanlık destanı yazmaya başladı.

Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşları etrafında birleşen Türk milleti, verdiği muhteşem mücadele ile dönemin en güçlü devletlerini ve ordularını dize getirdi, kendisine dayatılan esaret zincirini paramparça etti.

Türkiye Kamu-Sen olarak 1 Mayıs 2019 tarihinde Atamızın Samsun’a ayak bastığı noktada tüm dünyaya ilan ettiğimiz “Millî Mücadelenin 100. yılında millî birlik, millî egemenlik, millî devlet, millî sendika için her alanda ilk günkü ruhla yeniden mücadele” umdemizi bir kere daha hatırlatıyoruz.

Millî mücadelemizin 101. yıldönümünü idrak ettiğimiz bugün de benzer bir saldırı içinde olan emperyalist güçlerin haksızlıklarına, işgallerine ve bölge halklarının kaynaklarının talan edilmesine asla müsaade etmeyeceğiz. Geçmişimizden edindiğimiz tecrübe ve bugünlere taşıdığımız inancımızla vatanımıza, bayrağımıza, dilimize sahip çıkacak, devletimizi bütün şer odaklarına karşı savunacak, milletimizin geleceğine kastedenleri hayatımızın her alanından temizleyerek yarınlarımızı bir ve beraber olarak inşa edeceğiz.

Bu hedefe ulaşmak için 19 Mayıs 1919’daki bağımsızlık bilincini genç bedenlerin yüreğinde hissetmesini, gençlerimizin 19 Mayıs coşkusunu ve gururunu yaşamasını sağlamamız çok önemlidir.

19 Mayıs 1919’la başlayan dönemde kurtuluş mücadelemiz sonucunda elde ettiğimiz bağımsızlık, demokrasi ve cumhuriyetimizin; toplumsal, ekonomik, sosyal, siyasal ve kültürel olarak ilelebet milletimizin geleceğini aydınlatmasını diliyoruz.

Yüz değil bin yıl da geçse coğrafyamızı kan gölüne çeviren, yaşlı, genç, kadın, çocuk demeksizin katledilmelerine neden olan emperyalist güçler ve işbirlikçi maşaları ile olan mücadelemiz sürecektir.

Başta gençlerimiz olmak üzere tüm milletimizin 19 Mayıs Atatürk’ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramını kutluyor; İstiklal mücadelemizin başkomutanı, cumhuriyetimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve kahraman silah arkadaşları ile tüm şehit ve gazilerimizi sonsuz rahmet ve minnetle anıyoruz.

İçinden geçmekte olduğumuz bu zor dönemde yurt içinde ve yurt dışında verdiğimiz askeri mücadelede en kısa zamanda nihai zafere ulaşacağımıza, küresel salgın nedeniyle yaşadığımız bütün güçlükleri, milletçe el ele vererek bir an önce bertaraf edeceğimize yürekten inanıyoruz.

Biliyorum ki, gençlerimizin gayret ve çabalarıyla 21. yüzyıla Türk mührünü vuracak, aydınlık geleceğin mimarı biz olacağız.

Muhtaç olduğumuz kudret damarlarımızdaki asil kanda mevcuttur.

Ne mutlu Türküm diyene!

Önder KAHVECİ
Türkiye Kamu-Sen Genel Başkanı

 

İÇİŞLERİ BAKANLIĞINA 19 MAYIS TARİHİNDE NÜFUS MÜDÜRLÜKLERİNİN KAPALI KALMASI İÇİN YAZI YAZDIK 14 Mayıs 2020, Perşembe | 12:37

0

 

14 Mayıs 2020, Perşembe | 12:37

 

Bilindiği üzere ülkemiz olağanüstü bir süreçten geçmekte, covid-19 salgınıyla mücadele kapsamında sokağa çıkma yasakları da dahil olmak üzere bir çok tedbir almıştır.

Tedbirler kapsamında 15 – 19 Mayıs tarihleri arasında da sokağa çıkma kısıtlaması uygulanacaktır.

ÖSYM tarafından gerçekleştirilecek olan Yüksek Öğrenim Kurumları Sınavına katılacak öğrencilerin, T.C. Kimlik Kartı başvurularının alınması için İl/İlçe Nüfus Müdürlüklerinin 18 – 19 Mayıs tarihleri arasında açık olacağı genelge ile duyurulmuştur.

Sendikamız da konuyla ilgili olarak İçişleri Bakanlığına yazı yazmış, salgın nedeniyle büyükşehirlerde sokağa çıkma kısıtlaması uygulandığını belirterek, resmî tatil olan 19 Mayıs tarihinde Nüfus Müdürlüklerinin kapalı olmasını talep etmiştir.

 

SOSYAL GÜVENLİK HAFTASINDA SGK ÇALIŞANLARININ HAKLARI İADE EDİLSİN 13 Mayıs 2020, Çarşamba | 12:05

0

 

13 Mayıs 2020, Çarşamba | 12:05

 

TÜRK BÜRO-SEN GENEL BAŞKANI OSMAN EKSERT’İN YAZILI BASIN AÇIKLAMASI

Bilindiği üzere her yıl 13-19 Mayıs tarihleri arası Sosyal Güvenlik Haftası olarak kutlanmaktadır. Ülkemiz ve tüm dünyanın içinden geçtiği bu zorlu salgın döneminde Devletin her vatandaşına sosyal güvence sunabilmesinin önemini bir kez daha anlamış bulunmaktayız.

Sosyal Güvenlik Sistemi, toplumun tüm kesimlerini bir şemsiye altına toplaması gereken bir sistemdir. Bu şemsiyenin altında; fiilen çalışanlar, çalıştığı halde kayıt dışında bulunanlar, henüz çalışma hayatına başlamamış olan çocuklar, gençler ile dul ve yetimler varsa işte o zaman Sosyal Devlet olgusundan bahsedilebilir.

Türkiye’de kayıt dışı istihdamın her yıl artması, iş tanımları skalasının yapılmaması, taşeron işçilik ve kamuda farklı statülerde istihdam politikaları neticesinde, Sosyal Güvenlik şemsiyesi delik deşik hale getirilmiştir.

Öncelikle kayıt dışı istihdamın kayıt altına alınması, istihdam yaratacak yatırımlara öncelik verilmesi, prim yükünün hafifletilmesi, makul olmayan yaş ve prim ödeme gün sayılarının çalışanlar üzerinde oluşturduğu “bu sistemden dolayı ancak mezarda emekli olurum” psikolojisinin ortadan kaldırılması ve sigortalılığı özendirecek tedbirlerin alınması gerekmektedir.

SGK ÇALIŞANLARI MUTSUZ

Bağ-Kur, SSK ve Emekli Sandığı birleştirilerek, Sosyal Güvenlik Kurumu’nun meydana getirilmesinin üzerinden yıllar geçmesine rağmen, kurumsal kimliği henüz oturmamıştır.

5502 sayılı yasa ile oluşturulan Sosyal Güvenlik Kurumu, kurulduğundan bu yana 14 yıl içinde sürekli yönetim değişikliğine maruz kalmış, bu kısa dönem içerisinde 8 kişi kurum başkanı olarak atanmıştır.

Her atanan kurum başkanı kendine göre yönetim anlayışı ortaya koymuş, dolayısıyla kurum çalışanları sürekli mağdur olmuştur.

Ancak son yapılan atama ile göreve getirilen İsmail Yılmaz’ın, kurum çalışanlarının mesai arkadaşı olması, Sosyal Güvenlik kurumu içinden gelmesi, kariyer ve liyakatı öne çıkarması, hem bizleri hem de kurum çalışanlarını bir nebze de olsa memnun etmiştir.  

Fakat bu güne kadar kurumu yönetenler; uyguladıkları ayrımcı politikalarla, çalışanlar arasında bizden olan, bizden olmayanlar şeklinde ayrımcılık yapılmakta; çalışanlar üzerinde, çeşitli yöntemlerle mobbing uygulamaktadır.

Siyasi kadrolaşmaya hiçbir kurumda görülmemiş şekilde çanak tutulması, yandaşların bir gecede İl müdür Yardımcısı, kısa bir süre sonra kanun ve yönetmelikler arkadan dolanmak suretiyle, sınavla atanılacak kadrolara atanmışlar ve bu atamalarda kariyer, liyakat ve ehliyet gibi unsurlar asla dikkate alınmamıştır.

Hak edilmeden yapılan bu atamalar sonrası, kurum dengesi bozulmuş, çalışanlar huzursuz edilmiş ve çalışma barışı bozulmuştur.

Türk Büro-Sen olarak, geçmişten bu güne iyi niyetli uyarılarımız dikkate alınmamış, çalışanlar arasında her ne sebeple olursa olsun ayrım yapılmasına son verilmesi talebimiz maalesef havada kalmıştır.

KURUM ÇALIŞANLARI UZMANLIK HAKKI İSTİYOR

Sosyal Güvenlik Kurumu çalışanları, yaptıkları iş bakımından uzmanlık gerektiren bir görev ifa etmelerine rağmen, SGK çalışanlarına uzmanlık hakkı verilmiyor. Uzmanlık işi yapan diğer kamu kurumlarında olduğu gibi Sosyal Güvenlik Kurumu çalışanlarına da Sendikamızın vermiş olduğu kanun teklifi değerlendirilerek, uzmanlık hakkı verilmeli, çalışanların moral motivasyonu yükseltilmelidir.

Görevde Yükselme ve Unvan Değişikliği Sınavları düzenli hale getirilmeli, yazılı sınav sonrası yapılan mülakatlar kaldırılarak, haksızlıklara dur denilmelidir.

Boş kadrolara yapılan atamalarda temel kriter liyakat ve ehliyet olmalı, çalışma barışı korunmalıdır.

666 sayılı KHK ile SGK çalışanlarının ekonomik, sosyal ve özlük haklarında yaşanan sorunlar giderilmeli, SGK çalışanlarının emeğinin karşılığına yakışır ücret alması sağlanmalıdır.

Sosyal Güvenlik Kurumu ve bağlı müdürlükler ile merkez müdürlüklerinin personel eksikliği, yeni personel alımı yöntemiyle giderilmelidir.

İçinde bulunduğumuz salgın ile mücadele döneminde de yoğun bir şekilde ve risk altında çalışan SGK personellerine fazla çalışmalarının karşılığı ücret olarak ödenmeli, sağlık tedbirleri açısından gerekli malzeme (maske, eldiven ve hijyen malzemesi vb.) eksikliği kurum tarafından giderilmeli, personel bu konuda zorlanmamalıdır.

Kurum Başkanlığınca çıkartılan yönetmelik ve genelgelerin uygulanmasında birliktelik sağlanarak, keyfi uygulamalara meydan verilmemelidir.

Türk Büro-Sen olarak, Sosyal Güvenlik Haftasını kutlarken, vatandaşlarımıza kesintisiz hizmet sunan SGK çalışanlarının haklarının korunup, geliştirilmesi noktasında mücadelemizin devam edeceğini kamuoyuna saygı ile duyururuz.

 

İFTAR SOFRALARININ MALİYETİ CEP YAKIYOR 12 Mayıs 2020, Salı | 10:26

0

 

12 Mayıs 2020, Salı | 10:26

 

Türkiye Kamu-Sen Ar-Ge Merkezi’nin yaptığı araştırmaya göre bu yıl iftar sofralarının maliyetinin geçen yıla göre 799,33 TL pahalandığı ortaya çıktı.

Türkiye Kamu-Sen Araştırma Geliştirme Merkezi, her yıl olduğu gibi bu yıl da Ramazan ayında oruç ibadetini yerine getiren vatandaşlarımız için iftar yapmanın bedelini hesapladı.

Buna göre 4 kişilik bir ailenin iftar yapması için gerekli olan günlük tutarın en az 116,09 TL; bu yıl 30 gün sürecek Ramazan boyunca oruç açmanın maliyetinin ise asgari olarak 3.482,7 TL olduğu belirlendi. Türkiye İstatistik Kurumu’nun resmi verileri ile piyasa rakamlarından yola çıkılarak yapılan araştırmada bir vatandaşın, oruç tuttuğu süre boyunca ihtiyaç duyduğu enerji, vitamin ve minerallerin sağlanabilmesi için gerekli olan gıda ürünleri ve miktarları tespit edildi. Rakamlar bu yıl iftar sofralarına geçen yıla göre %25 zam geldiğini gösterdi. Geçen yıl 29 gün süren Ramazan ayının bu sene 30 gün sürecek olması nedeniyle  oluşan bir günlük fark oran hesabına dahil edilmedi. Bununla birlikte bir yılda iftar sofralarına toplam 799,33 lira zam geldiği ortaya çıktı.

Araştırmada günlük ortalama 17 saate varan oruç ibadetini yerine getiren bir kişinin, sağlıklı bir şekilde aktivitelerini sürdürebilmesi için günlük yaklaşık 3 bin kaloriye ihtiyacı olduğu vurgulandı. Geleneksel Ramazan yemeklerinden yola çıkılarak hazırlanan tabloda, 4 kişilik bir ailenin günlük iftar bedelinin 116,90 TL; Ramazan ayı boyunca oruç açmanın maliyetinin ise 3.482,70 TL olduğu belirtildi. Buna göre oruç ibadetini yerine getiren bir kişinin yalnızca günlük iftar maliyeti 29,02 TL, aylık ise 870,60 TL olarak belirlendi.

Türkiye Kamu-Sen Araştırma Geliştirme Merkezi, aynı ürünler üzerinden 2019 yılında yaptığı araştırmada 4 kişilik bir ailenin iftar maliyetini günlük 92,53 TL; geçtiğimiz yıl 29 gün süren Ramazan ayı boyunca ise 2.683,37 TL olarak hesaplamıştı. Buna göre oruç açmanın maliyetinin son bir yıl içinde %25 oranında yükseldiği görülüyor.

KAHVECİ: SALGINDAN KORUNMAK İÇİN SAĞLIKLI VE DENGELİ BESLENMEK ZORUNDAYIZ AMA MALİYETLER HER GEÇEN GÜN ARTIYOR

Türkiye Kamu-Sen Genel Başkanı Önder Kahveci, konu ile ilgili yaptığı açıklamada, ortalama memur maaşının 4 bin 234,52 TL olduğunu belirterek, “Yalnızca oruç açmak için bir memur, maaşının %82’sini, ayırmak zorunda. Çalışanların kazançları gıda ihtiyacına dahi zor yetiyor, diğer ihtiyaçlar için ise para kalmıyor. Geçen yıla göre oruç açmanın maliyeti %25 oranında yükseldi.

Bu yıl memur maaşlarına enflasyon farkı hariç %4 yani ortalama 160 lira gibi son derece yetersiz bir zam yapıldı. Bu zam zaten geçtiğimiz dört ayda eridi, alım gücü 2019 yılının bile gerisine düştü. Bu sürede bir de küresel salgın nedeniyle yaşadığımız sorunlar ortaya çıktı. Salgından korunmak için bağışıklığımızı güçlü tutmak zorundayız.

Bağışıklığı güçlü tutmanın tek yolu ise yeterli ve dengeli beslenmekten geçiyor. Bu sürede oruç ibadetini yerine getiren vatandaşlarımızın çok daha dikkatli beslenmeleri, hastalık riski yaşamamaları için son derece önemli.

Buna karşın Türkiye Kamu-Sen Araştırma Geliştirme Merkezi’nin yaptığı çalışmada iftar sofrasının maliyetinin bir yılda tam 799,33 lira pahalandığı ortaya çıktı. Ay boyunca bu maliyetlere yeni zamlar da eklenecek; özellikle gıda ürünlerinin fiyatlarında büyük artışlar bekliyoruz. Bu da iftar sofralarını daha da pahalı hale getirecek. Bu ay ve devamında ortaya çıkacak enflasyon, memur maaşlarının iyiden iyiye erimesi anlamı taşıyor.

Uzun süredir evlerinde kalan vatandaşlarımızın hem psikolojik hem de ekonomik olarak güçlü olması gerekiyor. Ekonomik zorluklar, psikolojimizi bozan etkenlerin başında geliyor. Huzur ve mutluluğun ayı mübarek Ramazan ayında çalışanlarımızın gıda masraflarını kısarak diğer ihtiyaçlarını görmeye çalıştıklarını, birçok çocuğun bayramı boynu bükük geçireceğini bilmek bizleri ziyadesiyle üzüyor.

Ramazan paylaşmanın, halden anlamanın, huzurun ayıdır. Dolayısıyla ülkemizde enflasyonun oldukça üzerinde seyreden yaşam maliyetlerinin karşılanması için tedbirler alınmalı, Türkiye Kamu-Sen’in bugüne kadar ifade ettiği kamu çalışanlarına bayram ikramiyesi verilmesi talebi de bu ay içinde yetkililer tarafından hayata geçirilmelidir. Bu vesile ile tüm vatandaşlarımızın mübarek Ramazan ayını bir kere daha en içten dileklerimle kutluyor, tüm Türk İslam alemine hayırlar getirmesini yüce Allah’tan niyaz ediyorum” dedi.

 

BUGÜNLER GEÇECEK VE ANNELERİMİZE SIMSIKI SARILACAĞIZ 09 Mayıs 2020, Cumartesi | 17:07

0

 

09 Mayıs 2020, Cumartesi | 17:07

 

Türkiye Kamu-Sen Genel Başkanı Önder Kahveci, Anneler Günü münasebetiyle bir mesaj yayınladı.

“Dünya ve ülkemiz böylesine zorlu ve meşakkatli bir süreçten geçerken elbette bu anneler gününü biraz buruk geçiriyoruz. Belki bu anneler gününde annelerimizin ellerini öpüp onlarla yan yana olamıyoruz ama tüm kalbimizle onlarla beraberiz” diyen Genel Başkan Kahveci, “Biliyor ve inanıyoruz ki, bu günlerde geçecek ve onlara sımsıkı sarılacağımız günlerde gelecek” dedi.

Genel Başkan Önder Kahveci mesajında şu satırlara yer verdi;

“Çıkarsız sevginin, merhametin sözlüklerdeki karşılığı şefkat, hayatımızdaki karşılığı ise annedir. Annelik fedakârlık, alçak gönüllülük, merhamet, paylaşmak ve şefkat demektir. İnsanlık karşılıksız sevmeyi, hayatı pahasına hayat vermeyi annelerden öğrenmiştir.

Yavrularının karnı doymadan yemek yemeyen, onlar uyumadan kendisi de uyumayan, çocuklarının güvende olduğundan emin olmadan rahat etmeyen annelerimizin hayatımıza kattığı anlam ve değer, kelimelere sığmayacak kadar büyüktür.

Evleri yuva yapan, kurumuş toprakları çiçek bahçesine çeviren annelerimizin hakkını ne yapsak ödeyemeyiz.  Ne kadar büyürsek büyüyelim, yaşımız, işimiz, unvanımız ne olursa olsun zorda kaldığımız her an, annelerimizin saçımızı okşayan ellerine sarılır, kayıtsız şefkatine sığınır, karşılıksız sevgisinde huzur bulur, sıcacık nefesinden ruhumuzu besleriz. Her tökezlediğimizde, her düştüğümüzde kollarına sığındığımız yaşam kaynağımız annelerimize koşarız.

Ne yazık ki, çoğu zaman hayatın koşuşturmacası içinde annelerimizi ihmal ediyor, bizler için taşıdığı anlamı unutuyor, ancak onları kaybettiğimizde hayatlarımızda ne denli büyük bir yer tuttuklarını idrak edebiliyoruz. Bu nedenle annelerimiz hayattayken kıymetlerini bilmeli, onları yokluklarında pişmanlıklarla ve özlemlerle değil varlıklarında minnetle ve gönül huzuru ile anmalıyız.

Bir çocuğun annesinden ayrı kalması son derece acı ama engin bir merhamet ve şefkatle hayatını çocuğuna adamış bir annenin çocuğunu kaybettiğinde yaşadıklarının hiçbir tarifi ve tanımı yok. Bu nedenledir ki, annesi ölene öksüz denir de, yavrusunu kaybetmiş bir anneyi tarif edecek bir tanım bulunmaz. Eğer o anne, öpmeye kıyamadığı yavrusunu, vatanına şehit vermiş, kör bir kurşuna feda etmiş; gözünden sakınarak yetiştirdiği yavrusunun hayatı, canilerin kahpe ellerinde son bulmuşsa yaşadığı acı ne dayanılmaz, duyduğu özlem ne derindir!

Dünya ve ülkemiz böylesine zorlu ve meşakkatli bir süreçten geçerken elbette bu anneler gününü biraz buruk geçiriyoruz. Belki bu anneler gününde annelerimizin ellerini öpüp onlarla yan yana olamıyoruz ama tüm kalbimizle onlarla beraberiz. Biliyor ve inanıyoruz ki, bu günlerde geçecek ve onlara sımsıkı sarılacağımız günlerde gelecek.

Türkiye Kamu-Sen olarak başta şehit anneleri olmak üzere tüm annelerimize minnet duygularımızı bir kez daha ifade ediyor, hayatta olmayanlara Allah’tan rahmet diliyoruz. İnsanlığın kurtuluşunun anne sevgisini ve ana yüreğini anlamaktan geçtiğine inanıyoruz.

Anneler gününde, hangi yaşta olursak olalım, annemizin gözündeki en masum, en çocuk halimizle, saçlarımız okşanmaya, gözyaşlarımız silinmeye, ruhlarımız arınmaya muhtaç bir halde annelerimizin huzuruna çıkıyor, ellerinden öpüyor, hayır dualarını bekliyoruz. Bütün annelerin anneler günü kutlu olsun”

 

MEMURLARA BAYRAM İKRAMİYESİ VERİLMESİ ZARURİ OLMUŞTUR 09 Mayıs 2020, Cumartesi | 08:23

0

 

09 Mayıs 2020, Cumartesi | 08:23

 

Genel Başkanımız Osman Eksert, Türkiye Kamu-Sen Araştırma Geliştirme Merkezi’nin nisan ayına ilişkin yoksulluk sınırı araştırmasını değerlendirdi.

Araştırma sonuçlarının üzerinde önemle durulması gerektiğini ifade eden Eksert, korona günlerini kapsayan dönemde resmi enflasyonun %3,16 olarak açıklanmasına rağmen vatandaşın cebine yansıyan enflasyonun bundan çok daha fazla olduğunu belirtti.

Değerlendirmesinde özellikle dört kişilik ailenin asgari yaşam maliyetindeki artışın ocak-nisan arasındaki dönemde %6,79’a ulaştığına dikkat çeken Genel Başkan Osman Eksert, “Her ne kadar genel enflasyon rakamları %3’ler dolayında olsa da çarşı pazara, dolayısıyla cebimize yansıyan enflasyon bunun iki katı üzerinde seyrediyor. Bu da vatandaşlarımızın yaşadığı ekonomik sorunların resmi rakamlara tam olarak yansımadığını gösteriyor.” dedi.

Eksert sözlerini şu şekilde sürdürdü: “Tüm dünya küresel bir salgın tehdidiyle karşı karşıyadır. Bu salgının sosyolojik, psikolojik ve ekonomik boyutları olacaktır. Dünya genelinde milyarlarca insan evlerinde karantina altındadır. Dolayısıyla ekonomik faaliyetler de en aza inmiş durumdadır. Buna karşın salgının ekonomiye yansımaları önümüzdeki dönemde daha fazla hissedilecektir.

Herkes bu salgının yarattığı stres nedeniyle gergin ve huzursuz bir bekleyiş içindedir. Ülkemiz bu süreçte başarılı bir sınav vermiştir. Her şeye rağmen kamu görevlilerimiz bütün olumsuzlukları bir tarafa bırakıp kamu hizmetlerini eksiksiz bir biçimde sunmaktadır. Bizler evlerimizde salgından korunmak için beklerken onlar işyerlerinde, sokakta, ülkemizin dört köşesinde alanlarda hizmet üretmeye devam etmektedir. Bütün bu çabalar sonucunda hastanelerimizde, vergi dairelerinde, postanelerde hizmetler kesintisiz bir şekilde devam etmekte elektrik, su, internet, telefon, güvenlik, adalet gibi temel ihtiyaçlarda hiçbir sorun yaşanmamaktadır.

Elbette bu sürecin getirdiği olumsuzlukların bir ayağı da ekonomiktir. Yapılan araştırma, korona günlerinde sağlık ve gıda harcamalarının büyük bir artış gösterdiğini ortaya koymuştur. Sadece dört ayda gıda fiyatları %11,32, sağlık giderleri ise %8,6 zamlanmıştır. Araştırmaya göre dört kişilik bir ailenin zorunlu masrafları dört ay içinde tam 468,3 lira zamlanmıştır. Memur maaşlarına yıl başında ortalama 220 lira zam yapıldığı düşünüldüğünde maaşların ortalama aylık 268 lira yani %6,5 eridiği ortaya çıkmaktadır.

Bu süreç getirecekleri ve götürecekleriyle uzun süre etkisini hissettirecek belki de hayatımız hiçbir zaman eskisi gibi olmayacaktır. Bütün bu belirsizlikler içinde en güzel şekilde hizmet üreten kamu çalışanlarının ekonomik kaygılar nedeniyle yeni bir kaosa girmesi önlenmelidir. Salgınla mücadeleyi başarılı bir biçimde yönettik ve tedbirler yavaş yavaş yumuşatılıyor. İnşallah çok yakın bir zamanda hayatımızı normalleştirmeye de başlayacağız.

Her şey normale dönse bile eğer bir tedbir alınmazsa bu salgının ekonomik etkileri bizleri başka bir krizin içine sürükleyecektir.

Hepimizin bildiği gibi kamuda bayram ikramiyesi almayan tek kesim memurlar ve sözleşmeli personeldir. Yaşanan ekonomik gelişmeler, içinde bulunduğumuz mübarek Ramazan ayı ve çok yakında idrak edeceğimiz Ramazan Bayramı ile birlikte değerlendirildiğinde kamu görevlilerimizin bayram ikramiyesi ile ödüllendirilmesi ve %7’lere dayanan dört aylık kayıplarının bu yolla telafi edilmesi, bütün sonuçlarıyla hayırlı bir yaklaşım olacaktır.”

 

MEMURLARA HAKSIZ İTHAMDA BULUNAN AVUKAT HAKKINDA ŞİKAYETTE BULUNACAĞIZ 08 Mayıs 2020, Cuma | 17:05

0

 

08 Mayıs 2020, Cuma | 17:05

 

Bilindiği üzere, geçtiğimiz yılın son aylarında ortaya çıkan ve kısa sürede tüm dünyayı etkisi altına alarak küresel bir salgın haline gelen covid-19 vakaları ülkemizde hızla artmaya devam etmektedir. Bu kapsamda, öncelikli olarak bireyler arası yakın temasın engellenmesine, sosyal mesafenin tüm çalışma sahalarında korunmasına yönelik birçok tedbir alınmış olup, kamu kurum ve kuruluşlarında dönüşümlü çalışma uygulamasına geçmek suretiyle kamu hizmetinin devamı sağlanmıştır.

Bu kapsamda, salgının kontrol altına alınması ve vakaların artış hızı dikkate alınarak; 30 Nisan 2020 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren “Yargı Alanındaki Hak Kayıplarının Önlenmesi Amacıyla Getirilen Durma Süresinin Uzatılmasına Dair Karar ile; “Covid-19 salgın hastalığının ülkemizde yayılmasını ve yargı alanında doğabilecek hak kayıplarını önlemek amacıyla; 7226 sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun geçici 1 inci maddesinin birinci fıkrasında düzenlenen durma süresi, 4734 sayılı Kamu İhale Kanununda öngörülen zorunlu idari başvuru yoluna ilişkin süreler hariç, 1/5/2020 (bu tarih dahil) tarihinden 15/6/2020 (bu tarih dahil) tarihine kadar (salgın hastalığın yayılma tehlikesinin daha önce ortadan kalkması halinde yeniden değerlendirilmek üzere) uzatılmıştır”

Ancak, salgınla mücadelede gelinen nokta göz önüne alınarak normalleşme süreci takvimi oluşturulmuş ve bu kapsamda da 11 Mayıs gününden itibaren avm’lerin açılmasına karar verilmiştir.

İstanbul Barosuna kayıtlı 57725 sicil numaralı Erdem YAVRUTÜRK isimli avukat ise, bu karara karşı sosyal medya hesabından “Böyle saçmalık olamaz. Avmler 11’inde açılıyorsa adliyeler için sürenin öne çekilmesinin ne sakıncası var? Memurlar zaten yata yata para alıyordu daha yatmalarının ne lüzumu var? Avmler adliyelerden daha mı hijyenik daha mı güvenli?” şeklinde paylaşım yapmış, sistem eleştirisi içerisinde devlet memurlarını iş yapmamakla itham etmiş ve açıkça aşağılamıştır.

Oysa ki salgınla mücadelede tüm kamu görevlileri canla başla, gerektiğinde kendi sağlıklarını dahi ikinci plana atarak, hiçbir kamu görevi aksamayacak şekilde çalışmaya devam etmektedirler. Özellikle yaşanan bu zorlu süreçte, adı geçen şahsın açıklamalarının TCK m. 216 kapsamında “halkı kin ve düşmanlığa tahrik ve aşağılama” fiilini oluşturduğu açıktır. Zira yapılan paylaşım ile, tüm memurların, çalışmamakla itham edildiği ve toplum önünde bu şekilde bir algı oluşturulmaya çalışıldığı aşikardır.

Devletin ve kamu hizmetinin devamlılığının sağlanması adına, büyük bir özveri ile çalışan memurların bu şekilde aşağılanmasının kabulü tarafımızca mümkün olmayıp, Türk Büro-Sen olarak, ilgili hakkında gerekli şikayet yollarına başvuracağımızı belirtiyor, adı geçen şahsı şiddetle kınıyoruz.

 

NİSAN 2020 ASGARİ GEÇİM SONUÇLARI AÇIKLANDI 08 Mayıs 2020, Cuma | 15:27

0

 

08 Mayıs 2020, Cuma | 15:27

 

NİSAN AYI YOKSULLUK SINIRI ARAŞTIRMASINA GÖRE KORONA GÜNLERİNDE CEBİMİZE YANSIYAN ENFLASYON TÜFE’Yİ İKİYE KATLADI

Türkiye Kamu-Sen Araştırma Geliştirme Merkezi, Nisan ayına ilişkin Açlık ve Yoksulluk Sınırı Araştırması sonuçlarını açıkladı.

Türkiye İstatistik Kurumu’nun resmi verilerinden faydalanılarak yapılan araştırmada 2020 yılının ilk dört ayı itibarı ile geçinme maliyetlerinin, enflasyonun iki kat üzerinde artış gösterdiği saptandı.

Geçinmek Her Geçen Gün Zorlaşıyor; Aylık 7 Bin 366 Lira Kazanamayan Aile Yoksul Sayılıyor

Yapılan araştırmada çalışan tek kişinin yoksulluk sınırının Nisan ayında 3.584,34 TL’ye yükseldiği belirlendi. Çalışan tek kişinin yoksulluk sınırı geçtiğimiz ay %0,81 oranında artarken dört aylık artış %5,23 oldu.

Dört kişilik bir ailenin asgari geçim haddi ise Nisan ayında 7.365,99 lira olarak tespit edildi. Sonuçlar, dört kişilik bir ailenin asgari geçim haddinin bir önceki aya göre %1,52 oranında arttığını ortaya koydu. Ailenin geçinme maliyeti Ocak-Nisan döneminde %6,79 artış gösterdi.

Çalışan tek kişinin açlık sınırı ise bir önceki aya göre %0,71 oranında arttı ve 2.766,57 lira olarak hesaplandı. Açlık sınırındaki dört aylık artışı ise %4,93 oldu.

Memur Maaşının Üçte İkisi Yalnızca Kira ve Mutfak Masrafına Gidiyor

Türkiye’de 4 kişilik bir ailenin ortalama gıda ve barınma harcamaları toplamı ise 2020 yılı Nisan ayında 2.848,82 lira olarak tahmin edildi.  Yapılan araştırmada, 4 kişilik bir ailenin sağlık kuruluşlarının belirlediği gibi sağlıklı bir biçimde beslenebilmesi için gerekli aylık gıda harcaması 1.798,20 lira oldu. Nisan 2020 itibari ile ortalama 4.234,52 TL ücret alan bir memurun ailesi için yaptığı gıda harcaması, maaşının %42,47’sini götürdü.

Türkiye İstatistik Kurumu verilerinde 1.050,62 lira olarak belirlenen kira gideri ise Nisan 2020 ortalama maaşının %24,81’ine denk geldi.

Buna göre bir memur, Nisan ayında ortalama maaşının %67,28’ini yalnızca gıda ve barınma harcamalarına ayırmak zorunda kaldı.

Ortalama ücretle geçinen bir memurun; ailesinin ulaşım, sağlık, eğitim, haberleşme, giyim gibi diğer zorunlu ihtiyaçlarını karşılaması için Nisan 2020 maaşından geriye yalnızca %32,72’si yani 1.385,53 TL kaldı.

Harcamalardaki Artış Enflasyonu İkiye Katladı

Türkiye İstatistik Kurumu verilerine göre yılın dört aylık diliminde TÜFE %3,16 oranında artış göstermişken vatandaşlarımızın cebine yansıyan ve reel enflasyon olarak ifade edebileceğimiz zorunlu harcama enflasyonu %6,79’a ulaştı.

Araştırma sonuçları cebimize yansıyan enflasyonun TÜFE’yi ikiye katladığını ortaya koydu. 2020 yılı başında memurlara altı ay için yapılan %4 oranındaki maaş zammı, zorunlu tüketim mallarına gelen zamlarla eridi; memurlar geçen yılki alım güçlerinin bile gerisine düştü.

Gıda ve Sağlık Harcamaları Cebimizi Yaktı

Araştırmada 4 kişilik bir ailenin vaz geçemeyeceği aylık zorunlu harcamalarının Ocak-Nisan arasındaki 4 ayda 468,3 TL zamlandığı ortaya çıktı. Dört aylık dönemde özellikle gıda ve sağlık harcamalarındaki artış dikkati çekti. Bu dönemde mutfak masrafları ortalama %11,32, sağlık harcamaları ise %8,6 zamlandı.

Genel Başkan Önder Kahveci: “Virüsün Yaralarını Sarmaya Çalışan Memurlara Bir Darbe De Geçim Sıkıntısıyla Vurulmasın”

Araştırma sonuçları hakkında değerlendirmelerde bulunan Türkiye Kamu-Sen Genel Başkanı Önder Kahveci, Covid-19 salgını nedeniyle evlerimize kapandığımız dönemde masrafların özellikle arttığına dikkat çekerek, “Salgın nedeniyle işsiz kalmış, gelirlerinin bir bölümünü kaybetmiş milyonlarca çalışanımız var. Bu esnada masrafların ve yaşam maliyetlerinin de yükselmesi yaşadığımız travmayı bir kat daha artırıyor.

Bilhassa işyerlerinin faaliyetlerini sınırlandırdığı, turizm ve ulaşımın durduğu, lokantaların, kafelerin, alışveriş merkezlerinin kapandığı bu dönemde ekonomide yaşanan durgunluk ve pahalılık, çarkları durma noktasına getirebilir. Piyasalar durgunluğa terk edilmemelidir. Bunun birinci yolu tüketicinin alım gücünün yükseltilmesi ve harcama kabiliyetlerinin korunmasıdır.

Mübarek Ramazan ayını idrak ettiğimiz şu zor günlerde vatandaşlarımıza yapılan desteklerin artırılması, özellikle kamuda bayram ikramiyesi alamayan tek kesim olan memurlarımıza da bayram ikramiyesi verilmesi piyasaların canlanmasını sağlayacaktır.

Virüs nedeniyle yaşadığımız sıkıntıları atlatmaya çalıştığımız şu günlerde kamu çalışanları bir de geçim sıkıntısıyla dertlenmemelidir. Ocak ayında memurlar ortalama 220 lira zam almışlardı ama Nisan ayına gelindiğinde masrafları tam 468 lira arttı. Yani memurlar şu anda bile aylık 248 lira zararda; bu rakam Mayıs ve Haziran aylarında daha da artacak, geçinmek daha da zorlaşacak.

Yetkililerin özellikle bayram ikramiyesi konusunda göstereceği irade virüsün doğuracağı sosyal ve ekonomik sorunların çözümü için önemli bir aşama olacaktır.”  dedi.

 

1 MAYIS EMEK VE DAYANIŞMA GÜNÜ KUTLU OLSUN 30 Nisan 2020, Perşembe | 18:13

0

 

30 Nisan 2020, Perşembe | 18:13

 

Genel Başkanımız Önder Kahveci, 1 Mayıs Emek ve Dayanışma Günü nedeniyle aşağıdaki mesajı yayınlayarak, tüm çalışanların gününü kutladı.

“Bütün çalışanlarımızın 1 Mayıs Emek ve Dayanışma Gününü kutluyoruz. “İlkemiz önce ülkemiz” parolasıyla, başta devletimizin birliği ve bütünlüğü; milletimizin kardeşlik, huzur ve mutluluğu olmak üzere “Dik baş, tok karın, mutlu yarın” diyerek kamu görevlilerimizin hak ve menfaatlerinin korunması ve geliştirilmesi için mücadele ediyoruz. Türkiye Kamu-Sen olarak mücadelemizin, Devletimizin kuruluş felsefesine uygun bir biçimde, muasır medeniyet seviyesine ulaşmak için olduğunu özellikle vurgulamak isteriz. 

Bizler, ekmek kavgasının kutsallığına inanırız. Helal kazanç sağlarken hayatını kaybedenlerin şehitlik mertebesinde değerlendirilmesi de emeğin mübarek bir değer olduğunu ortaya koyar. Bu nedenle, alın terini akıtıp, evine ekmek götürme telaşında olan çalışanlarımızın, hak ettiği saygıyı görmesi ve emeğinin karşılığını alması gerekmektedir. 

Çalışanın hakkını alması için verdiğimiz mücadelede, sesimizin daha gür çıkması, sorunlarımızın gündeme getirilmesi ve çözüm yollarının bulunması konusunda 1 Mayıs’ı bir fırsat olarak görüyoruz. Ülkenin toplam gelirinden, herkesin adil miktarda pay alamaması, paylaşım sırasında belli grup ya da kişilerin kollanması, gelir dağılımının bozulmasına, haksızlığa ve yersiz zenginleşmeye neden olmaktadır. Haksız kazanç ve yersiz zenginleşmenin sonucunda; açlık ve yoksulluk tehlikesiyle baş başa kalan ve çalıştığı halde geçimini sağlayamayan bir toplum ortaya çıkar. 

Ne yazık ki günümüzde çalışmak, düşük ücretler nedeniyle artık yoksulluğu önlemeye yeterli gelir sağlamamaktadır. Hiçbirimiz çalıştığı, çabaladığı halde yoksul olmak istemeyiz. Kimsenin emeğinin sömürülmesine göz yumamayız. Bu noktada ortak çıkarlarımızı korumak için bir araya gelerek, güç birliği yapmamız zorunlu hale gelir. Bu nedenledir ki 1 Mayıs’ın; emeğinden başka sermayesi olmayan çalışan, işsiz, yoksul, esnaf ve ev hanımlarının bir araya gelerek hakları için seslerini yükselttiği ve güç birliği yaptığı gün olması gerektiğine inanıyoruz.  

Geçtiğimiz yıl milli mücadelemizin başlangıcının 100. yılı olması münasebetiyle 1 Mayıs’ı milli mücadelemizin başlangıç noktası, Samsun’da büyük bir katılımla ve coşkuyla kutlamış, milli birlik, milli egemenlik, milli devlet ve milli sendika için her alanda yeniden milli bir mücadele başlattığımızı ifade etmiştik. Bu yıl da 23 Nisan 1920’de elde ettiğimiz milli egemenliğimizin 100. yılını kutlamanın coşkusu ve gururu içindeyiz. Ne yazık ki, küresel salgın nedeniyle bu coşkumuzu alanlara, sokaklara, işyerlerine taşıyamıyoruz. 

 

İçinden geçmekte olduğumuz bu zor günlerde, hayatımızın normal akışında seyretmesi işçisinden memuruna, zanaatkarından esnafına kadar her şart altında fedakârca emek harcayan çalışanlarımız vasıtasıyla mümkün olmaktadır. Bugün salgına karşı en büyük gücümüz, başta sağlık çalışanlarımız olmak üzere bütün kamu görevlilerimizin ve çalışanlarımızın fedakâr hizmetleridir. Hepimizin sağlık kaygısı nedeniyle evlerine kapandığı şu günlerde devletimizin posta, zabıta, belediye, itfaiye, güvenlik, ulaşım, vergi, tapu, tarım ve ormancılık, diyanet, eğitim, sağlık, kültür, sanat, elektrik, su, altyapı hizmetleri kesintisiz olarak devam ediyorsa elbette bunu canları pahasına hizmet yürüten kamu görevlilerimize borçluyuz. 

Böylesine olağanüstü bir dönemde kamu hizmetlerinin devamlılığının ve güvenceli istihdamın önemi bir kere daha ortaya çıktı. Kamu görevlilerinin taleplerinin beyhude bir istek değil bir gereklilik olduğu bir kere daha görüldü. Yaşananlar, bizlere emeğin ne denli kutsal bir değer olduğunu bir kere daha gösterdi. 

Bugüne kadar uygulanan sosyal ve ekonomik politikalar, işsizliği, sözleşmeli, güvencesiz, esnek ve kuralsız çalışmayı yaygınlaştırdı, reel ücretler azaldı, geçim zorlaştı. Salgın nedeniyle işsizlik daha da arttı, gelir düştü, güvencesiz ve esnek çalışmanın temel çalışma sistemi olabileceği dahi tartışılmaya başlandı. 

Salgından sonra özellikle çalışma hayatının büyük bir dönüşüm yaşayacağı açıktır. Bu dönüşümün çalışanlarımız aleyhine, güvencesizliği körükleyecek, ücretlerin düşmesine neden olacak şekilde gelişmemesi için daha fazla örgütlenmeye ve her zamankinden daha fazla mücadeleye ihtiyacımız olacaktır. İçinde bulunduğumuz durum, yalnızca ülkemizin değil tüm dünyanın ortak sorunudur. Bizler bu sürecin haklarımızın kısıtlanmasına değil emeğin ve emekçinin değerinin anlaşılarak haklarının teslim edilmesine vesile olmasını istiyoruz. 

Tüm çalışan örgütleri; bundan sonra görüş ayrılıklarını bir kenara komalıdır. İşçisiyle, memuruyla, işsizi ve emeklisiyle hep birlikte büyümesine katkıda bulunduğumuz milli gelirin hakça paylaşılması, sosyal devlet ilkesinin hayata geçirilmesi ancak adaletsizliğe “dur” diyen bireyler ve kurumların çoğalmasıyla mümkün olacaktır.

Her zaman ifade ettiğimiz gibi biz,  

  • Huzurlu ve insan onuruna yaraşır bir yaşam istiyoruz.
  • Esnek ve güvencesiz istihdam modellerinin kaldırılmasını, tüm kamu görevlilerinin kadrolu, aile birliğinin teminat altına alındığı güvenceli bir istihdam sisteminde tek çatı altına toplanmasını istiyor, Devletin memuruna sıfat olarak harfler ve rakamlar değil, Devletin kadrolu memuru sıfatı yakışır diyoruz.
  • Her alanda adalet ve liyakatin esas alındığı, hak eden memurun hak ettiği göreve yükselebildiği bir sistem istiyoruz.
  • Enflasyon kadar zam çıkmazından kurtulmak istiyoruz.
  • Nimette de külfette de adalet istiyoruz. Büyümeden pay istiyoruz. Adil bir gelir dağılımı istiyoruz.
  • Ailesinin insanca yaşamasına yetecek düzeyde ücret alan kamu çalışanı görmek istiyoruz.
  • Kamu görevlileri ile birlikte tüm çalışanların örgütlenme, toplu sözleşme ve grev haklarını özgürce kullanabildiği bir ülke istiyoruz.
  • Şeffaf ve adil bir yönetim istiyoruz.
  • Çalışma barışını sağlamış, yönetime katılma hakkı olan çalışanlar görmek istiyoruz.
  • Geleceğe güvenle bakan, birbirine saygılı, mutlu, müreffeh, muasır medeniyet seviyesinin de üzerine çıkmış bir toplum istiyoruz.

Türkiye Kamu-Sen olarak dayanışma ruhu içinde bir araya geldiğimiz, demokratik ve sosyal haklarımızı elde ettiğimiz, adaletli bir yapı içinde, yeniden meydanları coşkuyla doldurduğumuz 1 Mayıslarda buluşmak dileğiyle, tüm çalışanlarımızın Emek ve Dayanışma Gününü kutluyoruz.”

Önder KAHVECİ

Genel Başkan  

 

TİCARET BAKANLIĞINA MAAŞ ÖDEMELERİ İLE FAZLA MESAİLERİN BİRLEŞTİRİLEREK VERGİLENDİRİLMESİYLE İLGİLİ YAZI YAZDIK 29 Nisan 2020, Çarşamba | 12:26

0

 

29 Nisan 2020, Çarşamba | 12:26

 

Bilindiği üzere Ticaret Bakanlığı maaş ödemeleri ile fazla çalışma ücretlerini birleştirerek vergilendirmektedir.

Sendikamız konuyla ilgili olarak Ticaret Bakanlığına yazdığı yazı ile, bu uygulamanın yanlış olduğunu maaş ve fazla çalışma ücretinin birleştirilerek vergilendirilemeyeceğine dair mahkeme kararı olduğunu, personelden kesilen fazla gelir vergisinin yasal faizi ile iadesini talep etmiştir.