Atatürk
Ana Sayfa Blog Sayfa 19

GENEL BAŞKAN YARDIMCILARIMIZ MERSİN VE ADANA’DA HİZMET KOLUMUZA BAĞLI KURUMLARI ZİYARET ETTİ

0

Genel Başkan Yardımcılarımız Nebi Yay ve Özgür Çelikbaş 8-12 Ocak 2024 tarihleri arasında Mersin ve Adana’da hizmet kolumuza bağlı kurumlara ziyaretler gerçekleştirdi.

Mersin Şube Başkanımız Ozan Giran, Adana 1 Nolu Şube Başkanımız Hacı Keçe ve Şube Başkan Yardımcılarımızın da eşlik ettiği ziyaretlerde Genel Başkan Yardımcılarımız kurum çalışanlarının sorun ve taleplerini yerinde tespit ederek, Sendikamızın çalışmaları hakkında bilgi verdiler. Kurum amirleri ile de görüşen Genel Başkan Yardımcılarımız taleplerle ilgili istişarede bulundular.

AĞRI ŞUBEMİZ, GÜRBULAK GÜMRÜK BÖLGE MÜDÜRÜNE HAYIRLI OLSUN ZİYARETİNDE BULUNDU

0

Ağrı Şube Başkanımız Celalettin Yıldırım, Şube Kadın Komisyonu Başkanı Özlem Karakaş ve İş Yeri Temsilcilerimiz Savaş Ertaş ve Derya Özbaş ile birlikte Gürbulak Gümrük Bölge Müdürlüğüne atanan Metin Gürbüz’e hayırlı olsun ziyaretinde bulundu.

 

TİCARET BAKANLIĞI KİK – OCAK 2024

0

BOLU ŞUBEMİZCE DÜZENLENEN MASA TENİSİ TURNUVASINDA ÖDÜLLER VERİLDİ

0

Türk Büro-Sen Bolu Şube Başkanlığımızca Sosyal Sendikacılık kapsamında desteklenen, Bolu Cumhuriyet Başsavcılığı Sosyal İşler Bürosunca 3.sü düzenlenen Masa Tenisi Turnuvası ödül töreni gerçekleştirildi.

Ödül Töreninde;

Bolu Adlî Yargı İlk Derece Mahkemesi Adalet Komisyonu Başkanımız Hüseyin SABUNCUOĞLU tarafından turnuva 1.si Cumhuriyet Savcısı Adil OĞUZ’a,

Bolu İdare Mahkemesi Başkanı Tuncay ATAKAN tarafından turnuva 2.si Zabıt Kâtibi Mustafa YAZICI’ya,

Bolu Cumhuriyet Savcısı Ekrem DEMİRER tarafından turnuva 3.sü Bilgi İşlem Şefi Koray İbrahim ATEŞ’e,

Türk Büro-Sen İl Başkanı Kenan YAVUZ tarafından turnuva 4.sü Zabıt Kâtibi Şahin YAMAN’a,

Bolu CBS İdari İşler Müdürü Serdar SEZER tarafından turnuva 5.si Zabıt Kâtibi Tolgahan YAZGAN’a hediye ve plaket takdimi yaptı.

HAKKARİ ÜZÜMLÜ GÜMRÜK KAPISINDA GÜMRÜK MUHAFAZA MEMURLARINA YAPILAN  SALDIRIYI KINIYORUZ

0

TÜRK BÜRO-SEN GENEL BAŞKANI TÜRKEŞ GÜNEY’İN YAZILI BASIN AÇIKLAMASI

Hakkari Üzümlü Gümrük Müdürlüğü Sınır kapısında 05.01.2024 tarihinde mevzuatı uygulayan Gümrük Muhafaza Memurlarına yapılan saldırıyı kınıyor, yaralanan Gümrük Muhafaza Memurlarımıza geçmiş olsun dileklerimizi iletiyoruz.

Yoğun iş yükü altında çalışan kurumlarımızın başında olan Ticaret Bakanlığı ve Gümrük Muhafaza memurları gece gündüz demeden, mesai mefhumu gözetmeden çalışmaktadır. Her gün binlerce kişinin giriş çıkış işlemlerini aksamadan gerçekleştiren Gümrük çalışanları, bedensel yorgunluklarının yanında psikolojik olarak da yıpranmaktadırlar.

Gümrük Muhafaza çalışanları özlük hakları iyileştirilmeden, zor şartlar altında düşük ücretler ile en iyi kamu hizmetini sunmaya çalışırken, her türlü iftira ve saldırıya maruz kalmaktadır.

Türkiye’de kamu çalışanlarına yönelik iftira ve şiddet çözülmesi gereken temel meselelerden biridir. Bugün artık kamu çalışanları can güvenliklerinden yoksun bir şekilde hizmet üretmektedirler. Herkes evine akşam sağ salim gidebileceğinden endişelidir. İftira, şiddet, ağır darp, bıçaklama ve silahlı saldırı gibi ölümle sonuçlanabilecek bir seviyeye çıkmıştır. Kısacası kamu çalışanlarının hayatı her dakika tehlike altındadır.

Kamu görevlilerine yapılan bu çirkin iftiralar ve saldırılar, ne ilk ne de son olacaktır. Devletin memurlarına kalkan el, atılan iftira, devlete yapılmış demektir. Bu olaylar göstermektedir ki, ceza kanunumuzda iftiralar ve saldırılara karşı olan düzenlemeler, saldırganlar için caydırıcı olmaktan uzaktır. Bu nedenle, kamu görevlilerine karşı yapılan iftira ve saldırıların önlenmesi için ceza kanununda caydırıcı düzenlemeler yapılmalıdır.

Zor şartlar altında canı pahasına büyük özveri ile çalışan fedakar gümrük personeline karşı yapılan bu çirkin saldırıyı kınıyor,  Hakkari Üzümlü Gümrük Müdürlüğü Sınır kapısında görevli Gümrük Muhafaza Memurlarına tekraren geçmiş olsun dileklerimizi iletiyoruz.

Yaşanan saldırıyı Ticaret Bakanlığına ilettik, takipçisi olacağız. Yetkili makamlar tarafından gerekli işlemlerin yapılmasını, Personel eksikliği var ise ivedi olarak yeterli personelin görevlendirilmesini talep ediyor, olayların takipçisi olduğumuzu tekraren ifade ediyoruz. Gümrük ve Gümrük Muhafaza teşkilatımız yalnız değildir. Türk Büro-Sen olarak, her zaman Gümrük teşkilatımızın yanındayız.

YENİ BİR TÜRK KAMU PERSONEL REJİMİ İÇİN ELİMİZİ TAŞIN ALTINA KOYDUK

0

Sendikamız 06.01.2024 tarihinde “Şube Başkanları ve İl Temsilcileri”  istişare toplantısını Antalya’da gerçekleştirdi.

Toplantıya Genel Başkanımız Türkeş Güney, Genel Başkan Yardımcılarımız Vedat Ulu, Özkan Ulupınar, Sami Çam, Nebi Yay, Emrah Coşkun, Özgür Çelikbaş, Şube Başkanlarımız ve İl Temsilcilerimiz katıldı.

Genel Başkanımız Türkeş Güney, “Çağdaş devletlerin en önemli görevi, vatandaşa kaliteli kamu hizmeti sunmaktır. İnandığımız fikri temellere göre, devletin sahibi olan, asli unsur olan Türk Milleti’nin de kaliteli kamu hizmeti alması en doğal hakkıdır. Kaliteli kamu hizmetinin yolu liyakat ve ehliyet üzerine bina edinmiş, özlük ve mali sorunları giderilmiş, kamu görevlileri, devlet memurları ile mümkündür. Şurası unutulmasın ki; güçlü devlet, ancak güçlü memur ile mümkündür. Biz Türkiye Kamu-Sen olarak, Devletimizin Türk Yüzyılı vizyonunu destekliyor, bu vizyona yakışır bir Türk Kamu Personel Rejimi için elimizi taşın altına koyuyoruz” dedi.

Toplu Sözleşme sürecine de değinen Genel Başkanımız Türkeş Güney, “7.dönem toplu sözleşme ve hakem süreci göstermişti ki, yetkili ancak beceriksiz etkisiz sendikanın; bundan önceki 6 toplu sözleşmede olduğu gibi memurun hakkını hukukunu aramak gibi bir amacının olmadığı, böyle bir niyetinin de olmadığı görülmüştür. Daha, oturduğu masanın yetkisini bilmeyen, kendi yetkisini hakkını bilmeyenlerin memurun hakkını hukukunu bilmesi araması mümkün değildir. Elbette bunları söylerken; elimizde bu konuda bilgi ve belgeler var, işkembeden konuşmuyoruz. Hakem heyetine yetkili sendika tarafından gönderilen belgelerden; toplu sözleşmenin konusu değil diye ayrılan 40 maddenin 1. maddesi, toplu sözleşme masasının konusu olan “doğum yardımı ödeneği” yetkili sendika tarafından, masanın konusu değil diye ayrılan kırk maddenin birincisini oluşturmaktadır.

 

Yine birince dereceye 3600 ek gösterge konusu; mutabakata varılan maddeler arasında yer almakta, ancak 3600 konusunda yaşanılan gelişmeleri göz ardı eden 2021 yılındaki mutabakat maddesi olup, bu maddeyi bu haliyle düzenlemek imza altına almak, memura yapılmış en büyük ihanettir.

Uzlaşmazlıkla sonuçlanan toplu sözleşme sürecinde genel talepler hakem heyetine taşındı. Hakem heyeti 26 Ağustos tarihinde başladığı süreci, kanuni süre olan 31 Ağustos’ta tamamladı. Türkiye Kamu-Sen olarak, masaya katkı vermeye hazır olduğumuzu belirtmemize rağmen çağrımıza cevap verilmedi. Biz masadan kalktığımızda 22 gün toplu sözleşme masasında müzakere etmek akıllarına gelmeyen yetkili sendika, son gün gece yarısından sonra 6. dönemde alınan kararlar kopyala yapıştır yapıldı. Hizmet kollarında anlaşma sağlandı, algısına sığınmış genel konulardaki 55 maddeyi hakem heyetine, 40 maddeyi toplu sözleşmenin konusu değil diyerek taca atmıştır. Hakem heyetine sevk ettikleri 55 maddeyi, hakem heyetinde dahi savunamamış, bu maddeleri hakkıyla savunan Türkiye Kamu-Sen’in arkasına saklanmışlardır. Türkiye Kamu-Sen olarak, hakem heyeti müzakerelerinde memurumuzu ilgilendiren konuları, büyük bir cesaret ve özgüvenle savunmamıza, hakem heyetinin kamu tarafını vicdanen ikna etmemize rağmen, sayısal çoğunluğu aşamadık.

Bizim Türkiye Kamu-Sen ve Türk Büro-Sen olarak mücadelemizin temelinde 3600 ek göstergenin 1. Dereceye gelen tüm memurlarımıza verildiği, Yardımcı Hizmetler Sınıfı çalışanlarının GİH’e geçirildiği, 2008 öncesi ve sonrası emekli olanların haklarının düzenlendiği, çalışma barışının korunduğu bir çalışma hayatı yer almaktadır.

Türkiye Kamu-Sen’in yetkili olduğu 2011 yılında, en düşük memur maaşı asgari ücretin 2,33 katı iken; Temmuz ayında yapılan zamlar dahil, şu an en düşük memur maaşı asgari ücretin 1,78 katına ancak gelebilmiştir. Eğer ki, Türkiye Kamu-Sen’in bıraktığı seviye korunmuş olsaydı, bugün en düşük memur maaşı 20.300 TL değil, 27-28.000 TL aralığında olacaktı. Masaya oturduğu 7 toplu sözleşmenin, üçünü yapısını bildiği halde, yapısı itibari ile kamu işverenin teklifinin üzerinde bir teklif onaylamayacak olan hakem kuruluna bırakan, sevk eden yetkili sendikanın memuru temsil edecek bilgisi, gücü, azmi ve niyeti yoktur, kalmamıştır.

Kamuda ücret adaletini zedeleyen, bölgesel farklılıkları göz ardı eden 666 sayılı kanun hükmünde kararnamenin gözden geçirilmesi, memurlarımıza ek ücret ve refah payı verilmesi talebimizi de TBMM’ye taşıdık. Memurlarımızın enflasyona ezdirilmemesi için refah payının verilmesi şarttır.

HÜKÜMETİMİZİ YENİ BİR KAMU PERSONEL REJİMİ DÜZENLEMESİNE DAVET EDİYORUZ

Toplu Sözleşme ve Hakem heyeti süreci de göstermiştir ki, hem yetkili sendikanın memuru temsil edecek gücü kalmamıştır, hem de mevcut kamu personel rejimi günümüz şartlarına göre yeniden düzenlenmelidir.

Memur maaşları tek kalem ödenmelidir, Refah payı verilmelidir, 8077 TL İlave Ek Ödeme emeklilerimize yansıtılmalıdır, Tüm ek ödemeler emekliliğe sayılmalıdır, Enflasyon farkı oluştuğu ay ödenmelidir, Gelir vergisi %15’e sabitlenmelidir, Tüm memurlarımıza bayram ikramiyesi verilmelidir, 2008 öncesi ve sonrası emeklilerimizin hakları düzenlenmelidir, 1.dereceye gelen tüm memurlarımıza 3600 ek gösterge verilmelidir, Yardımcı Hizmetler Sınıfı çalışanlarının tamamı GİH kadrosuna geçirilmelidir, 666 sayılı KHK ile kaldırılan haklar yeniden verilmelidir (ikramiye vs.) Büyükşehirler ve sahil bandında yaşayan memurlarımız başta olmak üzere tüm memurlarımıza kira yardımı yapılmalıdır, Tüm sosyal yardımlar günümüz ekonomik şartlarına göre belirlenmelidir, Uzun mesai saatleri düzenlenmelidir, Avrupa’da mesai saatleri kısaltılmıştır, Memurlarımız servis hizmetinden faydalandırılmalıdır.

Biz Türk Büro-Sen olarak, çalışma hayatında çalışma barışının korunmasını, devletimizin devamlılığının sağlanmasını istiyoruz. Düşük ücretler ve maalesef uzun mesai saatleri sebebi ile Devlet Memurluğu cazibesini kaybetmeye aşlamıştır.

Biz “Mutlu çalışan, mutlu ülke” inancı ile memurlarımızın ekonomik kaygılardan uzak şekilde, vatandaşlarımıza hizmet verebilmesi için mücadele ediyoruz.

Cumhuriyetimizin 100. Yılında, Devletimizin “Türk Yüzyılı” vizyonuna destek veriyoruz.

Davamızın göz bebeği kamu sendikacılığının önderi Türkiye Kamu-Sen; uzun ve meşakkatli bir süreçten geçerek bu günlere geldiğini belirten Genel Başkanımız Türkeş Güney, “1992 yılında; imkânsızlıklar içerisinde, kamu çalışanlarının gür sesi olarak çalışma hayatında yerini alan Türkiye Kamu-Sen; kuruluş amaç ve ilkelerine uygun olarak her zaman ilklerin sendikası olmuş, sendikacılık alanında önemli başarılara imza atmıştır. Kuşkusuz ki; yasal mevzuatın olmadığı sendikal örgütlenmenin mahkeme kararları ile engellenmek istendiği bir zaman diliminde mücadele etmek aynı ruh ve heyecanı bu günlere taşımak, yüreği hak adalet ve mücadele azmiyle çarpan kahramanların işidir. Türkiye Kamu-Sen’in mazisi temizdir. Yolu dürüstlük ve samimiyet yoludur. Vazgeçilmezi vatan ve millet sevdasıdır. Türkiye Büro-Sen 100 şubesi, 16 Temsilciliği ve 92 bin 502 üyesi ile Türkiye Kamu-Sen yaklaşık 500 şubesi, 553 bin üyesi ile Türkiye Kamu-Sen ve Türkiye Büro-Sen’e gönül vermişlerle birlikte, ülkemizin her yerinde dimdik ayaktadır. 30 yılı aşan tarihimizin tertemiz sayfalarına bakıldığında Doğruluk, Cesaret, Samimiyet, Vefa, Millilik, Adalet ve Devlete ve milletimize sadakat ve Kamu-Sen’e güvenen çalışanlarımıza hiç ihanet etmediğimiz görülecektir.

Sendikacılığın gereklerini; hak ve hakikat için Milli ve Manevi değerlerimizden ödün vermeksizin yerine getireceğiz. Davamız büyük, ülkümüz büyük, inancımız ve imanımız büyüktür. Zafer, inananların ve inançları uğruna meşakkatli yolda şerefle yürüyebilenlerindir. Türk Yüzyılında, toplu sözleşme masasında değişiklik yapmanın zamanı gelmiş, hatta geçmektedir. Memurun hakkını, hukukunu savunacak adam gibi bir Sendikanın toplu sözleşme masasına oturması, yetkili sendika olması şarttır. İşte bu sendika Türkiye Kamu-Sen’dir, Türk Büro-Sen’dir. Memurlarımız Türkiye Kamu-Sen’i, Türk Büro-Sen’i yetkili sendika yaptığında, memurun hakkı hukuku masada nasıl aranır, dostta görecektir, düşman da… Yolumuz uzun, yükümüz ağırdır. Ama biz, 40 çerisi ile Çin Sarayını basan Kürşad’ın dava arkadaşlarıyız. İmkansızlıklar içerisinde yedi düveli dize getiren Gazi M. Kemal Atatürk’ün izinde, onun dava ve mücadele arkadaşlarıyız” dedi.

Toplantımızın 2. Bölümünde ise Genel Başkanımız Türkeş Güney, “1 Temsilci, 1 Sendikadır” sunumunu gerçekleştirdi.

 

 

“KAMU PERSONEL REJİMİNİN GELECEĞİ” PANELİMİZİ GERÇEKLEŞTİRDİK

0

Genişletilmiş Şube Başkanları İstişare Toplantısı çerçevesinde Konfederasyonumuzun düzenlemiş olduğu “Cumhuriyetimizin İkinci Yüzyılında Kamu Personel Rejiminin Geleceği” panelimizi gerçekleştirdik.
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Prof. Dr. Vedat Işıkhan’ın da katıldığı panelimizde Kamu Personel rejiminin aksayan yönleri aksayan yönlerini değiştirilmesi gerektiğine vurgu yapıldı.

ÖNDER KAHVECİ: PERSONEL REJİMİNİN 21. YÜZYILIN ŞARTLARINA UYGUN HALE GETİRİLMESİ BİR GEREKLİLİKTİR

Panelimizin açılış konuşmasını gerçekleştiren Türkiye Kamu-Sen Genel Başkanı Önder Kahveci, “Değişen zamana ve gelişen devlet ve kamu hizmeti anlayışına paralel olarak yeni bir kamu personel rejimine ihtiyaç duyulduğu açıktır” dedi.

Genel Başkanımız Önder Kahveci konuşmasında;

“Cumhuriyetimizin 100. Yaşını kutlamanın coşkusunu yaşadığımız bu günlerde, ikinci asrımız için büyük umutlarla doluyuz. Her alanda güçlü bir ülke idealinde, Türk ve Türkiye Yüzyılı hedefi, devletimizin görünen yüzü olan kamu çalışanlarının omuzlarında yükselecektir. Değişen zamana ve gelişen devlet ve kamu hizmeti anlayışına paralel olarak yeni bir kamu personel rejimine ihtiyaç duyulduğu açıktır. Türkiye Kamu-Sen olarak üstlendiğimiz çalışan, üreten ve yol gösteren sendikacılık misyonumuza uygun bir şekilde yine bir ilki gerçekleştiriyoruz.

Cumhuriyetimizin 2. Yüzyılında Kamu Personel Sisteminin geleceğine ilişkin son derece önemli sonuçlara ulaşacağımıza inandığımız panelimize hoş geldiniz, şeref verdiniz. Ülkemizde hem kamu hizmetinden faydalanan hem de bu hizmeti sunanların hoşnutsuzlukları olduğu bilinmektedir. Kabul edilmelidir ki hizmet alanların aldığı hizmetten memnun kalabilmesi, hizmet verenin çalışma memnuniyetiyle, çalışma koşullarıyla ve hizmet üretenin sahip olduğu niteliklerle doğrudan ilişkilidir. Kamu hizmetlerinin sunumunda yaşanan aksaklıkların büyük çoğunluğunda kamu hizmeti sunanların yaşadığı sorunlar ve olumsuz çalışma koşulları etkilidir. Tüm sektörlerde, çalışan ve hizmet, iç içe geçmiş iki önemli unsurdur.

Kamu yönetiminde hizmetleri düzenlerken, bu hizmeti sunan kamu görevlilerinin sorunlarını görmezden gelmek doğru değildir. Türk Kamu Personel Sisteminin temelini oluşturan 657 sayılı Kanun, 1965 yılında kabul edilmiş, mali hükümleri ise 1970 yılında yürürlüğe girmiştir. 60 yıla yakın süredir uygulanan bu sistem, değişen şartlara uyarlanmak zorundadır. Kamuda ücret sistemi karmaşık bir hal almış, kamu görevlileri mali haklarını dahi bilemez hale gelmişlerdir. Atama, sicil, yer değiştirme, terfi gibi birçok konuda ise ciddi sorunlar baş göstermiştir.

Ortaya çıkan sorunların bir kısmının uygulamadan kaynaklı aksaklıklar olduğunu göz ardı etmeksizin, bu sistemin düzenlenmesi ve içinde bulunduğumuz 21. yüzyılın şartlarına uygun hale getirilmesi bir gereklilik haline gelmiştir. Yeni bir çağa adım atarken eskinin aksayan ve köhnemiş mantığıyla değil yeni, geleceğe uygun ve etkili bir sistem ile büyük ülke idealine ulaşabileceğimize inanıyoruz. Ülkemizi geleceğe taşıyacak, yapay zekâ, otonom sistemler, nesnelerin interneti gibi unsurlarla iç içe çalışmaya uygun bir yapı, zaman kaybetmeksizin oluşturulmalıdır. Biz, Türk Yüzyılına uygun bir kamu yönetimini oluşturacak, nitelikli bir kamu istihdamı ve Türk Yüzyılını omuzlarında yükseltecek, geleceğinden umut var olan bir kamu çalışanı için, Cumhuriyetimizin ikinci yüzyılı hedeflerine uygun bir zihniyet değişimi istiyoruz.

Hizmet sınıflarına ilişkin sorunlar, personel istihdam biçimlerinde ortaya çıkan çoklu yapı, ödeme kalemlerindeki adaletsizlikler ve sosyal yardımların yetersizliği nedeniyle kamu çalışanları bütün fedakarlıklarına rağmen ülkenin en düşük maaş alan kesimi haline gelmiş, çalışma barışı büyük yara almıştır.

Sosyal güvenlik sistemindeki yanlış uygulamalar sebebiyle emeklilerimiz de çalışırken aldıkları maaşlara oranla son derece düşük maaşla yüz yüze kalmakta ve geleceğe dair umutlarını kaybetmektedirler. Yıllarını devlete hizmet etmekle geçirmiş emeklilerimizin, çalışma hayatı sonrasında da kendisi ve ailesine yetecek düzeyde bir emekli maaşına kavuşturulması için sosyal güvenlik sisteminde gerekli düzenlemeler yapılmalıdır. Emeklilik memurların kabusu olmaktan çıkarılmalı, kamu çalışanlarına yapılan bütün ödemeler emekli maaşı ve emekli ikramiyesinde değerlendirilmelidir.5510 sayılı Kanunla kamu çalışanlarının hakları ikiye bölünmüştür.

1 Ekim 2008 öncesi ve sonrasında göreve başlayanlar açısından emekli aylığı uygulaması büyük farklılıklar göstermektedir. Bu tarihten önce kamuda görev yapan memurların emekli aylığı bağlama oranları yüksek, emekli keseneğine tabi ödemeleri düşük iken 1 Ekim 2008 sonrasında göreve başlayanların emekli keseneğine tabi ödemeleri daha fazla ama aylık bağlama oranları daha düşüktür. Öncelikle ortaya çıkan bu ikili yapı bir standarda bağlanmalı ardından da memurların görev aylıkları ile emekli aylıkları arasındaki fark makul ölçülere çekilmelidir. Benzer bir sorun 1 Ekim 2008 öncesinde kamuda sözleşmeli pozisyonlarında istihdam edilmekteyken kadroya geçirilen personel için de söz konusudur.

Anılan personelin derece ve kademe ilerlemesi kamuda ilk işe başladığı tarihe göre yapılmaktayken emeklilik hakları kadroya geçtikleri tarih baz alınarak belirlenmektedir. Geçmişi 60 yıla uzanan Devlet Memurları Kanunu’nun eskiyen ve yetersiz kalan hükümleri değiştirilerek günün gereklerine, geleceğin çalışma yaşamına uygun bir kamu personel rejimi oluşturulmalıdır. Özellikle 7433 sayılı Kanunla kalıcı bir hale getirilen 3+1 yıl süreli sözleşmeli istihdamı, kamunun asıl biçiminin atama düzeyinde sözleşmeli personele dayandırılmasına neden olmuştur. Bir bakıma sözleşmeli personel çalıştırma kamunun asıl istihdam politikası haline getirilmiştir. Bu kapsamda öncelikli olarak kamuda güvencesiz istihdam kaldırılmalı, devletin asli ve sürekli görevlerinin güvenceli ve kadrolu personel eliyle gördürülmesi sağlanmalıdır.

Kamu istihdamı, kadrolu memurlar ve daimî işçiler şeklinde iki ana esas üzerinde şekillendirilmelidir. Atama, görevde yükselme, tayin ve terfilerde liyakat esaslı bir yapıya geçilmeli, adam kayırmanın ve haksızlığın aracı olan mülakat sistemi kaldırılmalı, yazılı sınava öncelik verilmelidir. Kamu hizmetlerinin çeşitliliğinin artması, mesleki gereklilik ve personelin niteliklerinin yükselmesine paralel olarak yeni hizmet sınıfı ihdasına gidilmelidir. Yıllardır sorunlarına çözüm bekleyen yardımcı hizmetler sınıfı personeli genel idare hizmetleri sınıfına geçirilmelidir. Ücret sistemi sadeleştirilmeli, ücret adaletsizliğine neden olan ödeme unsurları ortadan kaldırılmalı, kamuda tüm personelin görevlerine, eğitim durumlarına ve niteliklerine uygun adil bir ücret almaları sağlanmalıdır. Özellikle belirtmek isterim ki, eşitlik adalet demek değildir.

666 sayılı KHK ile bütün kurumlardaki aynı unvanlı maaşlar eşitlenmiş ama adalet bozulmuştur. Birçok kurum ve kuruluşta iş yüküne ve yapılan işin niteliğine göre belirlenmiş olan tazminat, ödeme, fazla mesai gibi unsurlar kaldırılmış, ücrette belirleyici tek unsur unvan haline getirilmiştir. Bu durum ücret adaletini düzeltmek yerine daha da bozan bir etki oluşturmuştur. Bunun için kamu çalışanlarını yoksulluk sınırının altında maaş almaktan kurtaracak temel ücret düzenlemesine geçilmeli; temel ücret, yoksulluk sınırı olarak belirlenecek şekilde her personelin buna ek olarak görevinin gerektirdiği eğitim durumu ve sahip olduğu yetkinlik nispetinde tazminattan ve durumuna uygun sosyal yardım sisteminden faydalanması sağlanmalıdır.

ÖNDER KAHVECİ: ÇALIŞANLARA REFAH PAYI VERİLMESİ KONUSUNDA ISRARCIYIZ

Hepimizin bildiği gibi geçtiğimiz gün enflasyon rakamları açıklandı. Buna göre 2023 yılı enflasyonu %64.77 oldu.

Kamu çalışanlarına ve emeklilere %29.8 oranında bir enflasyon farkı ödemesi yapılması söz konusu.

Bunun üzerine %15’lik 2024 yılı ilk 6 ay zammı eklenecek.

Ancak kamuoyunda memur ve emeklilere %50 zam yapılacağı yönünde haberler var.

Bu gerçeği yansıtmamaktadır.

Memurlara ve emeklilere 2024 yılı için yapılacak zam %15’ten ibarettir.

Kalan kısım 2023 yılının alacağıdır.

Her zaman ifade ettiğimiz gibi enflasyon farkı bir zam demek değildir.

Enflasyon farkı maaşlardaki yaşanan erimenin gecikmiş bir telafisidir.

Yıl içinde verilen zamdan daha fazla maaşlar eriyorsa, bu işte bir sorun var demektir. Aynı durum 2024 ve 2025 yılları için de geçerli olacaktır. Merkez Bankası’nın 2024 için enflasyon tahmini %36’ya çıkarılmışken kamu çalışanlarına reva görülen %25’lik zammın ne anlama geldiğini vicdanlara bırakıyorum. Özellikle TCMB’nin enflasyon beklentisini sürekli yukarı yönlü güncellemesi, önümüzdeki dönemde de yüksek enflasyonun devam edeceğinin işaretidir. Türkiye Kamu-Sen olarak daima kamu çalışanlarına ve emeklilerine piyasa gerçekleriyle örtüşen maaş zammı yapılması gerektiğini ifade etmekteyiz. Kamu görevlilerimizin alım gücünün yükseltilmesi için gerçek enflasyonun üzerinde bir artış yapılması ve buna ek olarak refah payı verilmesinin zorunlu olduğunu vurgulamaktayız.

TÜİK’in açıkladığı tenzilatlı rakamlar bile ekonomik öngörülerimizin yerinde olduğunu ortaya koymaktadır. Buna bağlı olarak taleplerimizin de haklılığı ve sağlam temellere dayandığı görülmektedir. Toplu sözleşme görüşmeleri kamu çalışanlarının beklentilerine çözüm üretememiştir. Önemli olan maaşların hangi oranda yükseldiği değil alım gücünün hangi oranda arttığıdır. Son yıllarda maaşlara yapılan oransal artışlar yüksek gibi görünse de gerçekleşen enflasyon, yapılan artışları aştığı için maaşlar sürekli erimekte, alım gücü sürekli düşmektedir. Bu bakımdan bu erimenin mutlak surette durdurulması gerekmektedir. Bunu sağlamanın tek yolu da kamu çalışanlarına refah payı verilmesinden geçmektedir.

Dolayısıyla gerçekleşen enflasyon ve TCMB’nin enflasyon beklentileri ve %58 olarak belirlenen yeniden değerleme oranı da dikkate alınarak memur maaşları mutlak surette güncellenmelidir. Uygun bir maaş zammının üzerine %10 refah payı verilmesi ile enflasyon farkının da ortaya çıktığı ay itibarı ile maaşlara yansıtılması sağlanmalıdır. Nimette ve külfette adalet ilkesinden yola çıkarak her vatandaşın geliriyle orantılı vergi ödemesi için çalışanlarımız lehine yeni vergi düzenlemeleri hayata geçirilmelidir.

İnsanların tek tek ihtiyaçları yanında birlikte yaşamaktan doğan, toplumsal düzeyde olan ihtiyaçları olduğu bilinen bir gerçektir. Bunlar kamusal ihtiyaçlar olup genele hitap etmektedir. Güvenlik, adalet, sağlık, eğitim, haberleşme, enerji, ulaşım gibi ihtiyaçlar, özelliği gereği geniş bir teşkilatlanma ve büyük bir yatırıma ihtiyaç göstermektedir. Bu ihtiyaçların karşılanmasında kâr, amaç olmayıp, toplumun genel menfaati esas alınmaktadır. Bu ihtiyaçların karşılanış biçimi, teşkilatlanışı, kamu hizmeti kavramını karşımıza çıkarmaktadır. Anayasanın 128. maddesi, “Devletin, kamu iktisadî teşebbüsleri ve diğer kamu tüzelkişilerinin genel idare esaslarına göre yürütmekle yükümlü oldukları kamu hizmetlerinin gerektirdiği aslî ve sürekli görevler, memurlar ve diğer kamu görevlileri eliyle görülür.” demektedir.

Bu bakımdan kamu hizmetleri mutlak suretle iş güvencesi olan, ücretleri sadeleştirilmiş, tayin, atama, terfi gibi özlük hakları, sosyal hakları günün koşullarına uygun hale getirilmiş insanca yaşayabileceği ücreti alan memurlar eliyle gördürülmek zorundadır. Bu bakımdan kamu çalışanlarının iş güvencesinden taviz verilmeden, bütüncül bir yaklaşımla kamu personel sisteminin sorunlarının çözülmesi en büyük arzumuzdur. Çalışanların kazanılmış haklarının; özellikle bir çalışanın sahip olabileceği en büyük ve önemli kazanımı olan iş güvencesinin korunması için alabileceği en etkili tedbir, hiç şüphesiz örgütlenme ve örgütlü mücadeledir.

ÖNDER KAHVECİ: SONUÇ ÜRETMEYEN TOPLU SÖZLEŞME DÜZENİ MUTLAK SURETTE DEĞİŞTİRİLMELİDİR

Bu noktada kamu çalışanlarının haklarını korumak için bağımsız, kararlı ve cesur mücadeleyi ortaya koyan sendikal yapılara destek verilmelidir. Çalışanlarımızın maaşlarının artırılmasını, alım güçlerinin yükseltilmesini, üretilen milli gelirden herkesin adil bir biçimde hak ettiği payı almasını sağlayacak en önemli unsurların başında toplu sözleşme sistemi gelmektedir. 2012 yılından beri yaşadığımız tecrübelerimiz, bu sistemin sendika üyesi memurları pazarlık masasına taşımakta etkisiz, maaşların alım gücünü korumakta kifayetsiz, reel geliri artırmakta çaresiz kaldığını ortaya koymaktadır.

Bu nedenle 4688 sayılı Kanunun değiştirilerek, toplu pazarlık masasında yer alan tüm sendika ve konfederasyonların söz, imza ve itiraz yetkisinin bulunduğu, kamu görevlilerinin geneline yönelik toplu pazarlıklar ile hizmet kollarına ait pazarlıkların farklı zaman ve zeminde gerçekleştirildiği, katılımcı ve sonuç alıcı bir sendikal yapı oluşturulmalıdır. 4688 sayılı Kanun, toplu sözleşme görüşmelerini yalnızca mali ve sosyal haklarla sınırlayarak memurlarımızın yer değiştirme, atama, yükselme, disiplin, unvan değişikliği gibi sorunlarını yok saymakta; memur meselelerini adeta masa dışına atmaktadır.

Genel toplu sözleşme ile hizmet kolu toplu sözleşmelerinin birlikte yapılmasından dolayı süreç bir keşmekeşe dönüşmekte, hiçbir konu yeterince tartışılamadan toplu sözleşmelerin sonuna gelinmektedir. Bu nedenle genel toplu sözleşme ile hizmet kolu toplu sözleşmelerin birbirinden ayrılarak farklı zaman ve zeminlerde gerçekleştirilmesinin gerekliliğine, toplu sözleşme sisteminin ancak bu şekilde etkili ve verimli sonuç üreteceğine inanıyoruz. Türkiye Kamu-Sen olarak, en önemli talebimiz, kamu görevlilerinin hakkı olan toplu sözleşmenin, grev ve siyasete katılma ile birlikte kullanılabilmesi ve gerçek anlamda eşit temsile dayanan, ILO normlarına uygun bir toplu sözleşme sistemine geçilmesi yönündedir.

Mevcut düzende toplu sözleşmeyi imzalamaya veya Kamu Görevlileri Hakem Kurulu’na başvurmaya yetkili yegâne merci çalışanlar adına Kamu Görevlileri Sendikaları Heyet Başkanı olarak belirlenmiştir.

Bu hükmün, sendikal örgütlenme ve toplu pazarlık hakkına nasıl bir darbe vurduğu geçtiğimiz toplu sözleşme dönemlerinde açıkça görülmüş, memur ve emekliler bir tek kişinin keyfi kararı nedeniyle büyük zarara uğratılmıştır.

Kanuna göre, bir sendikaya üye olan kamu görevlileri hakkında toplu sözleşme yapma yetkisi, bir başka sendikaya devredilmektedir ki, böyle bir durum ne örgütlenme özgürlüğü ne de kişilerin tercih haklarına saygı sınırları içinde değerlendirilemez. Kaldı ki, Kanun toplu sözleşmeyi bağıtlama hakkı elinden alınan sendika ve konfederasyonlara Kamu Görevlileri Hakem Kurulu’na başvuru hakkı da tanımamaktadır. Böyle bir uygulamanın uluslararası sözleşmelere aykırı olduğu açıktır. Bu amaçla; 4688 sayılı Kanun gereği toplu sözleşme görüşmesine katılmaya hak kazanan her bir konfederasyonun Kamu Görevlileri Hakem Kurulu’na başvurabilmesini sağlayacak bir düzenleme yapılmalıdır. Kurulun yapısı Hükümetten bağımsız karar verebilecek bir şekilde belirlenmeli, sonuç üretmeyen toplu sözleşme düzeni mutlak surette değiştirilmelidir.

Türkiye Kamu-Sen olarak genel hatları ile ilke ve kırmızıçizgilerimizi ifade ettiğim kamu personel rejiminin devletimizi ve kamu hizmetlerini geleceğe uyarlayacak önemli bir unsur olduğuna inanıyoruz. Bugün her biri alanında otorite olan akademisyenlerimizin ve Konfederasyon temsilcimizin katkılarıyla Cumhuriyetimizin 2. Yüzyılına nasıl bir kamu personel sistemi ile girmemiz gerektiği üzerinde önemli tartışmalar gerçekleştireceğiz. Buradan elde edilecek çıktıların önümüzü aydınlatacağına inanıyor, panelde emeği geçen herkese teşekkür ediyorum.

Türkiye Kamu-Sen olarak tüm sorunlarının çözüldüğü, refah içinde yaşayan, mutlu bir kamu çalışanı; yol gösteren, çığır açan, çağdaş ve demokratik bir ülke vizyonumuzu gerçekleştirme konusunda kararlıyız ve mutlaka kazanacağız. Nihai hedefimiz mutlu çalışan, mutlu Türkiye’dir. Hepinize saygılar sunuyorum” diyerek sözlerini noktaladı.

YAŞAR YILDIRIM: TÜRKİYE KAMU-SEN SENDİKACILIKTAKİ FARKINI HER ZAMAN ORTAYA KOYMUŞTUR

Türkiye Kamu-Sen konfederasyonunun bilgi birikim ve deneyimiyle fark yarattığının altını çizen MHP Genel Başkan Yardımcısı Yaşar Yıldırım, “Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanımız sayın Işıkhan’a hoş geldiniz diyerek sözlerime başlamak isterim.

Bu panel, Türk Yüzyılında Kamu Personel Rejiminin tartışılmasını, kanun, görüş ve kanaatleri ortaya çıkaracaktır.

Türkiye Kamu-Sen sendikacılık alanında 30 yılı aşkın bilgi birikim ve donanımıyla farkını her zaman ortaya koymuştur.

Türkiye Kamu-Sen devleti ebet müddet bilmiştir ve her daim bu zihniyettedir. Gerçek bir Atatürkçü sendikadır.

Her meslek grubunun derdiyle dertlenen Türkiye Kamu-Sen son dönemde mühendislere de sahip çıkmıştır. Destek verdikleri Türk Mühendisler Derneği inanıyoruz ki her meslek dalında olduğu gibi bu alanda da yaşanan boşluğu kapatacak sorunların çözümü için mücadele edeceklerdir.

Gerçekleştirilen bu panelin çalışma hayatına ve kamu görevlilerine hayırlı ve uğurlu olmasını diliyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum” dedi.

VEDAT IŞIKHAN: PANELİN KAMU GÖREVLİLERİNE VE ÇALIŞMA HAYATINA HAYIRLI OLMASINI DİLİYORUM

Protokol konuşmaları çerçevesinde katılımcılara hitap eden Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Prof. Dr. Vedat Işıkhan yaptığı konuşmada, “Devletimizle milletimiz arasındaki organik bağ olan kamu personelimizin değerli temsilcileriyle bir arada bulunmaktan memnuniyet duyuyorum.

Artık hafta itibariyle 2023 yılını geride bırakmış bulunuyoruz.

Her ne kadar yılın son günlerini yüreğimizi yakan acı haberlerle geçirmiş olsak da Türkiye olarak yeni yılın, yeni umutlar, yeni başarılar, yeni hayırlar getireceğine olan inancımız tamdır.

Bu vesileyle hain teröristlerce şehit edilen 12 canımıza, evladımıza bir kez daha Rabbimden rahmet diliyorum.

Kıymetli ailelerine ve aziz milletimize başsağlığı ve sabır diliyorum.

Şunun altını özellikle çizmek isterim ki, Türkiye Cumhuriyeti bu topraklarda hüküm sürdükçe, biz bu topraklarda yaşadıkça, gerek sınırlarımız içerisinde gerekse sınırlarımız dışında teröre, teröriste ve hıyanete geçit verilmeyecektir.

Buna teşebbüs eden herkes er ya da geç bunun bedelini ödeyecektir, bundan kimsenin şüphesi olmasın.

Terörle ve ona destek olan odaklarla mücadelemiz, tümünün kökünü kurutana kadar azimle ve kararlılıkla devam edecektir.

Malum olduğu üzere, her yeni dönem, geçmişin muhasebesini yapmak ve aynı zamanda geleceği planlamak demektir.

Hamdolsun ki ülkemiz, özellikle son yıllarda atlattığımız badireler, yaşadığımız olağanüstü zamanlara ve tüm kayıplarımıza rağmen, her geçen yılı, her geçen zamanı büyüme ve kalkınma yolunda hanesine bir başarı olarak yazdırdı.

Elbette bu kalkınma süreci, çalışma hayatının tüm bileşenlerine de olumlu şekilde yansıdı.

Biliyorsunuz geçtiğimiz hafta 2024 yılından geçerli olacak yeni asgari ücret miktarımızı da karara bağlamış olduk.

Enflasyon karşısında çalışanlarımızın yanında olma kararlılığımızı koruyarak yeni miktarı 11 bin 402 liradan, 17 bin liraya yükselttik.

Bu rakamla net asgari ücrete önceki döneme göre %49, önceki yıla göre de kümülatif olarak %100 oranında artırmış olduk.

2002 yılıyla kıyasladığımızda ise reel olarak 3 buçuk kat artış sağlamış olduk.

3 Ocak tarihinde açıklanan Aralık ayı enflasyon oranıyla birlikte memurlara ve memur emeklilerimize de %49,25 oranında artış yapılacak.

Ben buradan bir kez de sizler aracılığıyla bu süreçte bize liderlik eden Sayın Cumhurbaşkanımız olmak üzere, sürece destek veren, katkı sağlayan tüm işçi ve işveren sendikalarımıza, kurumlarımıza şükranlarımı sunuyorum.

Bu vesileyle ortak akıl ve istişare anlayışımızı da pekiştirmiş olduk.

Hükümet olarak, göreve geldiğimiz günden bu yana, konu ne olursa olsun her zaman ilgili taraflarla istişareden yana olduk, sosyal diyalog mekanizmalarını hassasiyetle işleten bir yönetim anlayışını benimsedik.

Vatandaşlarımıza hizmet bilinciyle hareket ederken, her alanda paydaşlarımızla birlikte hareket etmeyi, onların öneri ve eleştirilerini dikkate alarak yol almayı kendimize düstur edindik.

Bugün burada bir arada bulunmamız bu anlayışın açık bir tezahürüdür.

Sendikacılık, sosyal dayanışmanın en büyük itici gücüdür.

Memur sendikalarımız ise hiç kuşkusuz çalışma hayatımızın en önemli temsillerinden birisidir.

Kamu personel yönetimi alanında en önemli paydaşlarımız, önemli emekleri bulunan kamu görevlileri sendika ve konfederasyonlarıdır.

Bu sebeple Bakanlık olarak her fırsatta sosyal paydaşlarımızla bir araya geliyor, istişare ve diyalog mekanizmalarımızı canlı tutuyoruz.

Bu anlayışla istişare mekanizmamızın olmazsa olmazı olarak gördüğümüz Üçlü Danışma Kurulumuzu uzun bir aradan sonra 20 Ekim’de yeniden topladık.

Kamu Personeli Danışma Kurulumuzu yakın zamanda toplayarak kamu görevlilerimizle ilgili hususları görüştük.

Ülkemizde kamu görevlileri sendikacılığı yakın bir geçmişe sahip olmasına rağmen bu konuda önemli adımlar atıldı.

Bildiğiniz gibi kamu çalışanlarımıza sendika kurma hakkı 1995 yılında Anayasa değişikliği ile tanınmış, bu hakkın kullanımını düzenleyen yasa ise 2001 yılında yürürlüğe girmişti.

Böylece memur sendikacılığı yasal bir zemine oturmuş oldu.

O tarihten itibaren özellikle hükümetlerimiz döneminde kamu görevlileri sendikacılığında sendikalaşma oranı hep artan bir seyir izledi.

Hükümet olarak elbette en büyük temennimiz, bu oranların çok daha yüksek seviyelere çıkması ve tüm kamu çalışanlarımızın sendikalaşması yönünde!

Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın liderliğinde AK Parti’nin iktidara geldiği 2002 yılından bu yana özellikle kamu görevlileri sendikacılığında son derece önemli değişiklikleri hayata geçirildi.

Bunlardan en önemlisi şüphesiz kamu görevlilerinin mali ve sosyal hakları için toplu sözleşme imkânı sunan 2010 Anayasa referandumudur.

Kamu görevlilerine mali ve sosyal haklarının belirlenmesi sürecinde masaya oturarak taraf olma hakkı veren bu değişiklik, hem istişare kültürümüz hem de kamu sendikacılığı alanında oldukça önemli bir dönüm noktası oldu.

2012 yılında yürürlüğe giren yasa doğrultusunda toplam yedi toplu sözleşme gerçekleştirdik.

Geçtiğimiz Ağustos ayında ise bildiğiniz gibi 2024 ve 2025 yıllarını kapsayan kamu görevlilerimizin mali ve sosyal haklarını içeren 7. Dönem Sözleşme Görüşmelerini gerçekleştirdik.

Görüşmeler neticesinde alt hizmet kollarına yönelik ve Kamu Görevlileri Hakem Kurulu kararlarıyla kamu görevlilerinin geneline yönelik çok sayıda kazanım elde edildi.

Bir kez daha tüm kamu camiamız adına hayırlı olmasını diliyorum.

Cumhuriyetimizin bir asrını geride bıraktığımız şu zaman diliminde şöyle bir geriye dönüp baktığımızda, tüm engellemelere rağmen ulaşılamaz olarak görülen hedeflerimize bir bir ulaştığımızı görüyoruz.

Özellikle hükümetlerimiz dönemini kapsayan son 21 yıl; hemen her alanda olduğu gibi kamu personel yönetiminde de, özellikle geçmişin çözülemez denilen sorunlarını sosyal paydaşlarımızla birlikte çözüme kavuşturduğumuz bir dönem oldu, hamdolsun.

Bu süreçte hükümetimiz, insan odaklı hizmet anlayışıyla ülkemizde kamu dahil tüm hak ve özgürlüklerin teminatı; sorun odaklı değil, çözüm odaklı kamu politikalarının uygulayıcısı olmuştur.

Söz değil, icraat üreten bir yönetim anlayışının temsilcisi olarak kısaca şunu ifade etmek isterim ki, kamu çalışanlarımız için gelecekte yapacağımız hizmetlerin en sağlam teminatı, geçmişte yapmış olduğumuz reformlardır.

Cumhuriyetimizin ilk yüzyılını bir hazırlık süreci olarak değerlendirirsek, inanıyorum ki Cumhuriyetimizin 2. asrı kamu personel rejimi başta olmak üzere ülkemizi ve milletimizi ilgilendiren her alanda yükseliş dönemimiz olacaktır.

Hiç kuşkusuz bu süreci, Sayın Cumhurbaşkanımız tarafından ortaya konulmuş olan Türkiye Yüzyılı vizyonuna yakışır şekilde, emeğin, çalışmanın ve üretimin yüzyılı yapmak bizim elimizdedir.

Biz bugünlere; işçisi, işvereni, memuru, yatırımcısı, üretimcisi ve girişimcisiyle, tıpkı bir cephede yardımlaşır gibi dayanışma, birlik ve beraberlik şuuru içerisinde hep birlikte geldik.

İstikbalde de aynı ruhu korur, küresel arenada her bakımdan daha büyük ve daha güçlü Türkiye hedefi istikametindeki yürüyüşümüzü aynı kararlılıkla ve azimle sürdürürsek, Allah’ın izniyle dahili ve harici anlamda aşamayacağımıza hiçbir engelimiz olamaz.

Ben bu hususta özellikle Türkiye’nin çalışma hayatının, siz kıymetli paydaşlarımızın her daim ülkemiz ve aziz milletimizden yana duruşuna güvenerek emin ellerde olduğuna inanıyorum.

İnşallah azim ve çalışmayla geçen bir asrın, ikincisini de yine sizlerle birlikte inşa edeceğiz.

Çalışma hayatımız ve sosyal devlet anlayışımızın en önemli unsuru olan sendikal hayatımız için çok verimli olacağını düşündüğüm bu panelin başta kamu personel yönetimimiz ve ülkemiz adına hayırlara vesile olmasını diliyorum.

Başta organizasyon sahibi Türkiye Kamu-Sen’in değerli başkanı ve yönetimi olmak üzere, panele bilgi ve tecrübeleriyle kıymetli katkılar sağlayacak tüm konuşmacılara ve siz değerli katılımcılara şükranlarımı sunuyor, başarılar diliyorum” dedi.

 

Protokol konuşmalarının ardından başlayan panelimizde;

Oturum Başkanı Hacı Bayram Veli Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Yücel Uyanık

Ankara Sosyal Bilimler Üniversitesi Siyasal Bilgiler fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Onur Ender Aslan,

Süleyman Demirel Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Yakup Altan,

Türkiye Kamu-Sen Toplu Sözleşmeden Sorumlu Genel Başkan Yardımcımız ve Türk Büro-Sen Genel Başkanı Türkeş Güney, Cumhuriyetimizin ikinci yüzyılında nasıl bir kamu personeli rejiminin olması gerektiği yönünde görüş ve düşüncelerini katılımcılarımızla paylaştılar.

KKTC CUMHURBAŞKANI ERSİN TATAR KIBRIS ÖZEL OTURUMUMUZUN ONUR KONUĞU OLDU

0

KKTC’nin 40. Kuruluş Yıldönümünde “Esaretten İstiklale, Kıbrıs Türklüğü” temalı oturumumuzun konuğu KKTC Cumhurbaşkanı Ersin Tatar oldu.
Antalya’da gerçekleştirdiğimiz İstişare Toplantımızın öğleden sonraki oturumuna konuk olan Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, teşkilat yöneticilerimizle bir araya geldi.

Türk ve KKTC Bayraklarının dalgalandığı, coşku ve heyecanın doruğa çıktığı anlarda Türkiye Kamu-Sen teşkilat yöneticileri Cumhurbaşkanı Ersin Tatar’ı bağrına bastı.

Genel Başkanımız Önder Kahveci ev sahipliğinde, MHP Genel Başkan Yardımcısı Yaşar Yıldırım, MHP Antalya Milletvekilleri Abdurrahman Başkan ve Hilmi Durgun, Antalya Valisi Hulusi Şahin, MHP Antalya İl Başkanı Onur Temel, KKTC Antalya Başkonsolosu, Kemer Kaymakamı, sendikalarımızın Genel Başkanları, TÜRKAV Genel Başkanı, Türk Mühendisler Derneği Genel Başkanı, teşkilat yöneticilerimiz ve çok sayıda davetli katıldı.

ÖNDER KAHVECİ: KIBRIS TÜRKLÜĞÜNÜ DÜNYALARA DEĞİŞMEYİZ

“Biz yıllarca Kıbrıs davasına sahip çıktık, büyük devlet adamı Rauf Denktaş’ın tezlerinin arkasında durduk. Kıbrıs’ta eşit haklara sahip iki ayrı toplum olduğunun kabul edilmesi için çaba sarf ettik” diyen Genel Başkan Kahveci, “Ne Lefkoşa’dan vazgeçeriz ne Girne’den ne Gazimağusa’dan geçeriz ne de Lefke’den. Ne Şehit Cengiz Topel’i ne Karaoğlanoğlu’nu Ne toplu mezarları ne de Binbaşı Nihat İlhan’ın barbarca katledilen evlatlarını unuturuz. Kıbrıs Türklüğün haklı davasıdır. Asla vazgeçmeyiz, Kıbrıs Türlüğünü dünyalara değişmeyiz” dedi.

Genel Başkan Önder Kahveci;

“Sayın Cumhurbaşkanım, değerli misafirlerimiz; Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin Kuruluşunun 40. Yılı onuruna düzenlediğimiz “Esaretten İstiklale Kıbrıs Türklüğü” konulu özel oturumumuza hoş geldiniz, şeref verdiniz.

Kıbrıs, yüzlerce yıllık bir Türk yurdu olarak Anadolu’nun bağrına yaslanmış yavru vatanımızdır. Stratejik öneminin yanı sıra bizim için asıl önemi; aynı soydan gelen, aynı kültürü, aynı dili paylaşan bir Türk toplumunun Kıbrıs’ta yaşıyor olmasıdır. Sınırlarımızdan 40 deniz mili ötede bulunan Adadaki Türk halkının en küçük bir olumsuzluğa maruz bırakılması bizim için asla kabul edilemez.

Adadaki Türk soydaşlarımızın barış, özgürlük ve güven içinde yaşaması ve Kıbrıs’ın bölgede bir barış adası olması en büyük arzumuzdur. Türkiye Kamu-Sen olarak Türk dünyasının özgürlüğü, huzuru ve refahı için bütün platformlarda mücadele ediyoruz. Dünyanın hangi köşesinde olursa olsun bir Türk’ün ayağına taş değse bizim yüreğimiz sızlar. Biz yıllarca Kıbrıs davasına sahip çıktık, büyük devlet adamı Rauf Denktaş’ın tezlerinin arkasında durduk. Kıbrıs’ta eşit haklara sahip iki ayrı toplum olduğunun kabul edilmesi için çaba sarf ettik.

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti hem Türkiye Cumhuriyeti’nin hem de adadaki Türk soydaşlarımızın güvencesidir. Türkiye Cumhuriyeti de Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin arkasında dağ gibi durmaktadır. Kıbrıs Türk Toplumu bugünlere gelebilmek için çok bedel ödedi, çok canlar verdi, çok çileler çekti. Kıbrıs davasını dünyaya kabul ettiren Dr. Fazıl Küçük ve Rauf Denktaş’tan Allah razı olsun. Onlar gerçek devlet adamı, gerçek dava adamlarıydı.

Ne mutlu ki şimdi de onların izinden giden Cumhurbaşkanımız Sayın Ersin Tatar önderliğinde Kıbrıs Türklüğü emin ellerde, Kıbrıs davası emin ellerdedir. Kıbrıs’ın Türkiye ve Ortadoğu üzerinde oynanan oyunlarda ne denli stratejik rolü olduğu açıkça görülmektedir. Kıbrıs, Doğu Akdeniz’de hakimiyet ve Orta Doğu üzerinde nüfuz sahibi olmak isteyen büyük güçlerin mücadelesine sahne olmaktadır.

ABD’nin adada üs istemesi, AB’nin adayı bir bütün olarak topraklarına katmaya çalışması, Yunanistan’ın Enosis hayalleri ile birleştiğinde denilebilir ki Kıbrıs, Türkiye için bir kırılma noktasıdır. Doğu Akdeniz’de bulunan hidrokarbon yataklarını ele geçirmek isteyen emperyalistler, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni yok sayarak birtakım planlar peşinde koşmaktadır.

Kıbrıs Türklüğünü yok sayan her plan Türk’ün iradesinde kaybolacaktır. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin Türk Devletleri Teşkilatı içinde bulunması, hain emellerin asla hayat bulamayacağının da kanıtı olmuştur. Ne güzel ki, Türkiye Cumhuriyeti’nin ikinci yüzyılı, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin de 40. kuruluş yılı ile taçlanmaktadır. Türk ve Türkiye Yüzyılına bütün Türk toplulukları ve Türk devletleri ile el ele yürüyeceğiz. Şunu herkes bilsin ki, Kıbrıs Türk’ün öz be öz yurdudur. Bizim için Ankara ne ise Lefkoşa, Girne, Gazimağusa da odur. Türkiye sevdamız ne ise Kıbrıs sevdamız da odur.

Ne Lefkoşa’dan vazgeçeriz ne Girne’den ne Gazimağusa’dan geçeriz ne de Lefke’den. Ne Şehit Cengiz Topel’i ne Karaoğlanoğlu’nu Ne toplu mezarları ne de Binbaşı Nihat İlhan’ın barbarca katledilen evlatlarını unuturuz. Kıbrıs Türklüğün haklı davasıdır. Asla vazgeçmeyiz, Kıbrıs Türlüğünü dünyalara değişmeyiz.

Kıbrıs Türk’tür Türk Kalacak! Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetimizin 40. Yılı Kutlu olsun” dedi.

YAŞAR YILDIRIM: KIBRIS MESELESİNDEN ASLA TAVİZ VERMEYECEĞİZ

İstişare toplantımızın Kıbrıs oturumunda selamlama konuşması yapan Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkan Yardımcısı Yaşar Yıldırım ise, “Sayın Cumhurbaşkanımıza öncelikle bu anlamlı ve güzel toplantıya katıldığı için teşekkür ediyorum. Milliyetçi Hareket Partisi geçmişte olduğu gibi bugün de Kıbrıs davasında taviz vermedi, vermeyecektir” dedi.

VALİ HULUSİ ŞAHİN: BİZLER HER DAİM KKTC İLE BERABERİZ

Antalya Valisi Hulusi Şahin ise, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Cumhurbaşkanımız sayın Ersin Tatar’ı Akdeniz’in incisi Antalya’mızda ağırlamaktan büyük mutluluk duyuyoruz. Kıbrıs’ın Akdeniz’deki önemi tüm dünyaca malumdur. Türkiye Cumhuriyeti 85 milyon nüfusuyla her zaman Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin arkasındadır. KKTC ilelebet hür olarak yaşayacaktır.” dedi.

ERSİN TATAR: ARTIK MAVİ VATAN ÇOK DAHA GÜÇLÜDÜR

Coşku ve alkışlarla kürsüye çıkan gelen Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Ersin Tatar ise yaptığı konuşmada, Türkiye Kamu-Sen mensuplarıyla bir arada olmaktan büyük mutluluk duyduğunu ifade etti.

Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, “Bu güzel ve anlamlı toplantıya davet edilmekten onur duymaktayım. Türkiye’nin en etkin ve köklü konfederasyonlarından birisi olan Kamu-Sen mensuplarıyla bir arada olmaktan memnuniyet duyuyorum.” dedi.

Kıbrıs meselesi ve detaylarını teşkilat mensuplarımızla paylaşan Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, KKTC’nin bağımsız ve özgür olarak yoluna devam edeceğini vurgularken, KKTC’nin arkasında 85 milyonluk Türkiye Cumhuriyeti olduğunu söyledi.

Kıbrıs’ın tarihi ile ilgili bilgi veren Cumhurbaşkanı Tatar, “Kıbrıslı Türkler 1960’ta kurulan Kıbrıs Cumhuriyeti’nin kurucu ortağı, Türkiye ise Kıbrıs Türk halkının garantörüdür. Avrupa Birliği Annan Planı’na “evet” diyen Kıbrıs Türk halkına danışmadan ve garantör ülke Türkiye’yi dışlayarak Güney Kıbrıs’ı üye olarak almıştır. 1960’tan 1974’e kadar geçen süreçte Kıbrıs’ta çok acı ve ağır katliamlar yaşandı. 20 Temmuz 1974’te ise kahraman Mehmetçik adaya çıkarak Kıbrıs türkünü bu zulümden kurtardı. Barış Harekatı’nda şehit olan tüm askerlerimize yüce Allah’tan rahmet, gazilerimize şükranlarımı sunuyorum.

Kıbrıs’ta o gün bir destan yazıldı ve bugün bağımsız bir devlet olan KKTC Türkiye ile birlikte çok daha güçlü bir pozisyondadır. “Artık Mavi Vatan çok daha güçlüdür”

Türk milletinin ayrılmaz ve kopmaz bir parçası olan Kıbrıs Türk halkı bugünlerde mutludur, huzurludur. Halkımız, 1974’ten sonra kurulan düzende barış ve güvenlik içinde yaşamaktadır. Türk ordusu ise adada barışın ve güvenliğin teminatıdır.

Birilerinin dilinde olan federasyon tezi Kıbrıs Türk halkını azınlık statüsüne düşürme planıdır. Bu planda Türkiye’nin garantörlüğü olmayacak ve Türk askeri adadan çekileceği bir Kıbrıs’ta Kıbrıs Türk halkına yaşam hakkı sağlanmayacaktır. Çözüm ancak iki devletli bir yapıyla mümkündür.

KKTC’nin yıllar içinde aşama aşama daha güzel yarınları yakalayacaktır. KKTC’nin kalkınması için her yerde “KKTC’nin tanınma zamanının geldiğini ve izolasyonların son bulması gerektiğini” söyleyen sayın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a teşekkür ediyorum. Ayrıca, her zaman KKTC halkına destek veren MHP Genel Başkanı sayın Devlet Bahçeli’ye de teşekkürlerimi sunuyorum. Rahmetli Alparslan Türkeş’i de saygıyla anıyorum.

Türkiye Kamu-Sen’in düzenlemiş olduğu bu toplantıda yer almaktan büyük memnuniyet duyduğumu bir kez daha ifade ediyor, hepinizi saygı ve sevgiyle selamlıyorum” diyerek sözlerini noktaladı.

GENİŞLETİLMİŞ ŞUBE BAŞKANLARI İSTİŞARE TOPLANTIMIZ BAŞLADI

0

Konfederasyonumuzun Antalya’da düzenlediği Türkiye Kamu-Sen Genişletilmiş Şube Başkanları İstişare Toplantısı büyük bir coşku ve heyecanla başladı.
Genel Başkanımız Önder Kahveci’nin ev sahipliğinde, Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkan Yardımcısı Yaşar Yıldırım, sendikalarımızın Genel Başkanları, Genel Merkez Yöneticilerimiz, TÜRKAV Genel Başkanı, Türk Mühendisler Derneği Genel Başkanı, Sivil Toplum Kuruluşlarının başkan ve yöneticileri, Türkiye’nin her bir köşesinden gelen teşkilat yöneticilerimiz ve basın mensuplarının yer aldığı üç gün sürecek olan toplantımızda kamu personel rejimi, 4688 sayılı sendikalar kanunu, çalışma hayatı ve Türkiye Kamu-Sen’imizin yol haritasına ilişkin değerlendirmelerde bulunulacak.

KKTC CUMHURBAŞKANI ERSİN TATAR VE ÇALIŞMA BAKANI VEDAT IŞIKHAN’DA İSTİŞARE TOPLANTIMIZA KATILIM SAĞLAYACAK

Genişletilmiş Şube Başkanları İstişare Toplantımıza Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Ersin Tatar ve 6 Ocak Cumartesi günü yapılacak panelimize Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Prof. Dr. Vedat Işıkhan katılacak.

ÖNDER KAHVECİ: TÜRK YÜZYILI HEDEFİNE DURMAKSIZIN YÜRÜYECEĞİZ, BU YÜZYILIN YETKİLİ SENDİKASI TÜRKİYE KAMU-SEN OLACAKTIR

Saygı duruşu, İstiklal Marşı ve Kuran-ı Kerim tilaveti ile başlayan istişare toplantımızın açılışında konuşan Genel Başkanımız Önder Kahveci özellikle Kamu Personel Rejimi, 4688 sayılı Sendikalar Kanunu, Toplu Sözleşme masası, kamu görevlilerinin sorunları, Türk Yüzyılı ve Türkiye Kamu-Sen’in yetki hedefine yönelik önemli değerlendirmelerde bulundu.

Genel Başkanımız Önder Kahveci;

“Bu kutlu emaneti geleceğe en güzel şekilde taşımak tek gayemizdir. Mazlumların, ezilenlerin, sömürülenlerin tek umudu Türkiye’dir. Türkiye Kamu-Sen olarak ülkemizi daha güzel bir geleceğe taşımak ve daha müreffeh bir kamu çalışanı hedefi için tüm gücümüzü ortaya koyacağız. Yüce davanın neferleri olarak elbette, her şart altında devletimizden yana taraf olacağız. Her daim yüzümüzü milletimize döneceğiz.

 

Elbette yüz yıl öncenin intikamını alma hevesindeki emperyalistlerle iş tutanların değil büyük, güçlü ve lider ülke Türkiye idealini kararlılıkla savunanların tarafında olacağız. Elbette Kandil Dağı’nın değil Tanrı Dağı’nın gölgesinde saf tutacağız. Elbette ülkemizi karanlık dehlizlerde boğmaya çalışanlara karşı, Türk Yüzyılı hedefine durmaksızın yürüyeceğiz. Türk Yüzyılının yetkili sendikası elbette adı ile ruhu ile, duruşu ile Türk olan sendika olacak; elbette Türkiye Kamu-Sen olacak” dedi.

 

YÜCEL KAZANCIOĞLU: SENDİKACILIKTA GÜVEN KAPISI TÜRKİYE KAMU-SEN’DİR

 

Toplantımızın giriş konuşması için kürsüye gelen Teşkilatlardan Sorumlu Genel Başkan Yardımcımız ve Türk Haber-Sen Genel Başkanı Yücel Kazancıoğlu, “İleriye dönük hedeflerimiz ve birlik ve beraberlik için dost ve düşmana ilanımızdır. Kamu-Sen teşkilatları ve kendisine gönül vermiş çalışanlarıyla burada bu salonda tek güçtür. Bu kutlu davada emeği geçen herkese teşekkür ediyoruz.

2023 yılı çalkantılı bir yıl olmuştur. Sayılı felaketlerden biri olarak kabul edilen deprem felaketi yaşanmıştır. Hayatını kaybedenlere yüce Allah’tan rahmet diliyoruz. Konfederasyonumuz tüm teşkilatıyla üzerine düşen görevi eksiksiz şekilde yerine getirmiştir. Buradan tüm teşkilatımıza teşekkür ediyoruz.

Ukrayna savaşı, Gazze’deki İsrail katliamı ülkemizde gündeme oturmuştur. Yaşanan bu gelişmeler milli bilinçle hareket etmenin gerekliliğini bir kez daha ortaya koymuştur.

Yılın son günlerinde alçakça saldırılarda askerlerimiz şehit edilmiştir. Şehitlerimize Allah’tan rahmet diliyoruz. Kuşkusuz ki bu hunhar saldırıların failleri içte ve dışta teröre selam verenlerdir.

2023 yılıyla birlikte Cumhuriyetimizin 100. yılını kutladık. Bu yüz yılık süreç her yönden Türk devleti için büyük alam ifade etmektedir. Devletimizi yaşatmak, milli değerlerimizi yükseltmek, vazgeçilmez ülkümüzdür. Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşlarının gösterdiği yolda bu ilkeden asla vazgeçmeyeceğiz

4688 sayılı sendikalar kanunu ilk haliyle, toplu görüşme olarak ifade bulan görüşme usulü 2012 yılında toplu sözleşme şeklini almıştır. Toplu sözleşme ifadesi kamu çalışanları tarafından daha derli toplu, ciddiyet içeren bir düzen olarak algılanmış ve beklenti içine girmişlerdir. Ancak ilerleyen süreçte bu beklenti hüsrana dönüşmüştür.

Konfederasyonumuz belirlenen yol haritasını gerçekleştirmek için gerekli adımları atmıştır, atmaya da devam edecektir. Kamu çalışanlarının lehine olan ne var ise her platformda taşın altına elimizi koymaktan geri durmayacağız.

Kamu çalışanlarının sorunlarıyla sözde değil özde ilgileneceğiz, korku ve yıpratmalara, sindirmelere karşı güven kapısının Türkiye Kamu-Sen olduğunu gönüllere ilmek ilmek işleyeceğiz.

Sendikacılığın gerekliliğini, milli ve manevi değerlerimizden ödün vermeden yapmaya devam edeceğiz. Gücümüzü birlik ve beraberlikten güç alarak dosta güven hasımlarımıza korku salmaya devam edeceğiz.” dedi.

 

YAŞAR YILDIRIM: TÜRKİYE KAMU-SEN HERKESİN SAYGI DUYDUĞU BİR KONFEDERASYONDUR

Genişletilmiş Şube Başkanları toplantımıza katılan MHP Genel Başkan Yardımcısı ve Ankara Milletvekili Yaşar Yıldırım ise yaptığı konuşmada, “Uzun bir aradan sonra ilk defa bütün şubeler aynı çatı altında toplandı. Bu toplantıdan dolayı Türkiye Kamu-Sen’e teşekkür ediyoruz. Biz sizlerle sendikaların genel kurulunda, hemen hemen hepsine katıldık. Her defasında bir şey söyledik Kamu-sen bizim gözbebeğimiz.

Bir insan gözbebeğine nasıl bakar? Her şeyden sakınır. Çünkü, göz bebeğine bir şey olursa göz kör olur. Biz hep o gözle baktık. Tabi bu doğrultuda da hiç yalnız bırakmadık. En büyük özelliğiniz, hak ararken kırmadan, dökmeden, yıkmadan devlete elbet müddet zihniyetinden ayrılmadan mücadele ediyorsunuz, bu sizin varoluş sebebiniz.

Türkiye Kamu-Sen, Atatürkçüdür. Türkiye Cumhuriyetini ilelebet muhafaza ve müdafaa etmeye, yüceltmeye ve yaşatmaya azmetmiştir. 2018’de üye sayınız 360 bindi. Bugün 600 binden bahsediyoruz. Bu başarı için sizleri kutluyorum.

Elbette Türkiye Kamu-Sen hedeflerine ulaşacaktır, 300 binden nasıl 600 bin gelindiyse 600 bin’den 750 bin’e de geleceksiniz inşallah.

Türkiye’de özgül ağırlığı, niteliği, saygınlığı olan ve herkesin kabul ederek önünü iliklediği bir sendikadır Kamu-sen. Dolayısı ile hedeflere hep birlikte gidilecek. Hiçbir üyemizden genel başkanımıza kadar bundan şüphesi olmasın. Bizim gücümüz nereye yeterse oraya kadar yanındayız.” dedi.

ÖNDER KAHVECİ: SİZLER, ONUR ABİDESİ, HER BİRİNİZ AYRI DESTANLARIN KAHRAMANLARISINIZ

Konfederasyonumuzun genişletilmiş şube başkanları istişare toplantısının açılış konuşmasına ülkemizin her bir köşesinden gelen teşkilat yöneticilerimizi selamlayarak başlayan Türkiye Kamu-Sen Genel Başkanı Önder Kahveci;

Çalışma yaşamında adaleti hâkim kılmak, hakları ilerletmek ve mutlu bir kamu çalışanı hedefine yürümek amacıyla 1992 yılının 24 Haziran’ında mukaddes bir davanın temellerini attık. Bu kutlu yolda, kurulduğumuzda belirlediğimiz ana ilkelerimizden taviz vermeden, beslendiğimiz kaynağın izinde, hiçbir eğri yola sapmadan, şanla, şerefle, alnımızın akıyla bugünlere gelmenin gurunu yaşıyoruz.

 

Kuruluşundan bugüne kadar kararlı mücadelesi, sendikacılığa verdiği katkı ve asil duruşuyla tüm milletimizin gönlünde mümtaz bir yer edinen Türkiye Kamu-Sen’imizin kuruluşundan bugüne kadar görev yapan yöneticilerini ve varlıklarıyla bizlere güç, mücadelemize omuz veren bütün kamu görevlilerini saygıyla anıyorum. Hayatını kaybedenlere Allah’tan rahmet, yaşayanlara sağlıklı ve mutlu, nice yıllar diliyorum. Başta Devletimizin banisi, Başkomutanımız Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşları olmak üzere milletimizin birliği, beraberliği, huzuru ve güveni, devletimizin bekası için canını hiçe sayarak ateşlere atılan bütün kahramanlarımızı saygıyla selamlıyorum. Gelmiş geçmiş bütün şehitlerimize Allah’tan rahmet, gazilerimize hayırlı bir ömür diliyorum.

 

Sizler, yıllarca durmak bilmeden çaba sarf ettiniz. Her türlü fitneye karşı destanlaşan bir mücadele örneği verdiniz. Türlü olumsuzluklarda kararlılığınızı yitirmeden yola devam ettiniz; fırtınalarda yılmadan dimdik durdunuz. Sizler, her biriniz ayrı bir onur abidesi, her biriniz ayrı bir destanın kahramanlarısınız. Sizler, mevki, makam ve menfaati elinin tersiyle iterek, davasına sahip çıkan;

“Bu davanın sahibi Hak’tır.

Hak olan davada, zafer muhakkaktır.” diyen gönül erlerisiniz. Allah sizlerden razı olsun.

 

Anadolu, Türk milletinin binlerce yıllık geçmişinde, kahraman neferlerinin canlarını ortaya koyarak yurt edindiği en son ve kadim topraklardır. Türk milletinin asil evlatları kanları ve canlarıyla, emsalsiz bedeller ödeyerek bu toprakları bizlere vatan olarak emanet bıraktılar. Onların bizlere bıraktığı bu vatan, geleceğimizin teminatı, hepimizin bu dünyadaki en değerli, en vazgeçilmez varlığıdır. Bu topraklar dışında gidecek yerimiz, konacak göçümüz, tutacak yurdumuz, tutunacak dalımız yoktur.

 

Ülkemizi kirli tuzakların içine çekenler, bölücü unsurlarla kol kola girenler, yüzümüze gülüp arkamızdan vuranlar; işte bizim bütün öfkemiz, nefretimiz ve lanetimiz onlaradır.

 

Vatana ve millete karşı olanlar,

Devlete ve cumhuriyete kastı olanlar,

Ezana ve bayrağa şaşı bakanlar,

Türk’le ve Türklükle hesabı olanlar,

Devlete başkaldıran sözde şeyhler, sözde dervişler, sözde seyyitler teröristtir, haindir.

Türkiye Kamu-Sen’in ezeli ve ebedi düşmanıdır.

 

Anayasamızın ilk dört maddesinde ifadesini bulduğu gibi;

Türkiye Devleti bir cumhuriyettir.

Demokratik, laik ve sosyal bir hukuk Devletidir.

Ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütündür.

Dili Türkçedir.

Bayrağı, ay yıldızlı al bayraktır.

Milli marşı İstiklal Marşı’dır.

Başkenti Ankara’dır.

 

Vatanı ve devleti olmayanın ne acılar çektiğini yakın coğrafyamızda görüyoruz. Bu bakımdan bizim için önce ülkemiz gelir. “Mevzubahis vatansa gerisi teferruattır.” deriz.

 

ÖNDER KAHVECİ: ALLAH’IN GAZABI ZALİMLERİN ÜSTÜNE OLSUN

Çevremizde üzülerek şahit olduğumuz yürekleri parçalayan görüntüler, çaresizlik içinde oradan oraya savrulan aileler, katledilen bebekler, çocuklar, masumlar, oluk oluk akan kan, emperyalizmin devletsiz bıraktığı toplumları nasıl acımasızca perişan ettiğini ortaya koymaktadır. Dünyanın neresinde olursa olsun, masumlar üzerinden menfaat devşiren, kan kusan silahlarını savunmasız siviller üzerinde kullanan, kirli emellerine ulaşmak için her türlü melaneti gerçekleştiren güçleri ve bütün bu yapılanları izleyip de en küçük bir vicdan azabı dahi duymadan sessizliğe bürünen tüm devletleri, yapıları ve en başta katil İsrail’i kınıyor, lanetliyor, Allah’ın gazabı zalimlerin üzerine olsun diyorum. Gerek yurt içinde gerekse sınırlarımız dışında bu vatan için gencecik yaşında can veren şehitlerimize Allah’tan rahmet diliyorum.

 

Allah güvenlik güçlerimizin ayağına taş değdirmesin. Teröristler de; gizli, açık destekçileri de kahrolsun. Bu vatan ilelebet sağ olsun. Bugün güçlü bir devletten yoksun kalan toplumların düştüğü içler acısı hal ve yaşadıkları trajediler, Katledilen kadınlar ve çocuklar, çöllerde, dağlarda ve denizlerde yitip giden canlar, Devleti olmayanın aslında hiçbir şeyinin olmadığını bize anlatıyor. Bu yaşananlar 100 yıl önce kurulan bu Cumhuriyetin ne kadar kıymetli olduğunun, Neden devleti, ebed müddet bilip, “Türkiye sevdamız ekmek için kavgamız” dediğimizin en net cevabıdır.

 

“Biz devlet olmadan, bayrak dalgalanmadan sendikacılığın anlamı olmaz.” diyoruz. Çünkü devlet, milletin sığındığı limandır. Çünkü devlet, milleti bakıp besleyen ana, koruyup gözeten babadır. Bu devleti kuran, kurulmasında emeği olan, sıcakta, soğukta, karda, kışta, ovada, dağda göğsünü düşmana siper eden tüm ecdat bizim için muteberdir, değerlidir, kahramandır. Hele ki, Trablusgarp’ta çatışmada sol gözünü kaybeden, Çanakkale’de göğsünden vurulan, İşgal kuvvetlerine “Geldikleri gibi giderler.” diyerek ilk cevabı veren, Samsun’a çıkıp vatanın kurtuluşu için ilk adımı atan, Dikmen sırtlarında “Ben gerektiği zaman, en büyük armağanım olmak üzere Türk Milleti’ne canımı vereceğim.” diyerek kurtuluş ateşini yakan, Polatlı’da cepheyi teftiş ederken 3 kaburgası kırılan, Vatan ve milletin derdiyle dertlenip tam 3 kez kalp krizi geçiren, Sonunda Sultan Alparslan’ın emaneti bu yurdu, sonsuza kadar Türk vatanı olarak armağan eden, 100. yılını kutladığımız Cumhuriyetimizi kurup bizlere emanet eden Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün gönlümüzdeki yeri bambaşkadır. Atatürk, asırlardır İslam’a saldıran Haçlılara, son hezimetini yaşatan komutandır.

 

ÖNDER KAHVECİ: CUMHURİYETİMİZİ, KORUYUP KOLLAYIP EN YÜKSEĞE ÇIKARACAĞIZ

 

Atatürk, Lawrenceların oyunlarını bozan, İngilizlerin desteklediği Yunan’ı, içimizdeki işbirlikçilerle beraber denize döken kumandandır. Atatürk, parçalanmış bir milleti ayağa kaldıran, işgale uğramış toprakları istiklaline kavuşturan ve idarecilerine kadar esir alınmış bir devletten hür, bağımsız, çağdaş bir cumhuriyet çıkaran liderdir. Atatürk, Türk milli mücadelesinin başkomutanı, 1. Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin Başkanı, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu ve ilk Cumhurbaşkanı, Türk milletinin de kahramanıdır. Bunun üstüne söz söylemeyiz, tartışmayız, tartıştırmayız. Emanetine Sahip çıkacağız. Cumhuriyeti, koruyacak, kollayacak, inşallah en yükseklere çıkaracağız.

 

Şükürler olsun ki, kahraman ecdadımızın emekleriyle kurulan, göz bebeğimiz gibi gördüğümüz, canımız pahasına koruduğumuz Cumhuriyetimiz 100 yaşına geldi. Biz bu Cumhuriyeti, tırnaklarımızla kazıya kazıya, cephede vuruşa vuruşa, adeta kanırta kanırta 100 yaşına getirdik. İçimize sızdılar, arkamızdan vurdular, gizlice tuzak kurdular, açıkça saldırdılar ama Türk milletinin cesaretinde ve vatan sevdasında boğuldular. Çok gözyaşı döktük, çok kan akıttık, çok canlar yitirdik.

 

“Bölünmesin diye millet, baki kalsın diye devlet

Dağlar gibi kemikle et, seller gibi kanım gitti.”

 

İşte bu nedenle Cumhuriyet daha bir değerli, 100. yıl coşkumuz daha bir yürektendir. Türkiye bir deprem ülkesi. Bunun üzerine bir de küresel iklim değişikliği nedeniyle yaşanan doğal afetler eklendiğinde önümüzdeki dönemde kamu hizmetlerine çok daha büyük ihtiyaç olacak. Geçtiğimiz yıl 6 Şubat’ta tarihimizin en ağır felaketlerinden birini yaşadık. On binlerce vatandaşımızı göçük altında yitirdik. Sel, toprak kayması gibi farklı doğa olaylarında can kayıplarımız oldu. Pandemi döneminde olduğu gibi afette de kamu çalışanlarımız canla başla mücadele etti ve hizmetlerin aksamadan sürdürülmesini sağladı. Allah hepsinden razı olsun.

 

Küresel salgın döneminde olduğu gibi asrın afeti olarak nitelendirilen deprem felaketinde de vatandaşlarımızın yardımına koştuk, öneri, tespit ve girişimlerimizle, hayatını hiçe sayarak hizmet üreten kamu görevlilerimizin yanında olduk. Karınca kararınca yardımlar yaptık, vatandaşlarımızla dayanışma içine girdik. Bölgede görev yapan kamu çalışanlarımızı da unutmadık. İlk olarak bizim gündeme taşıdığımız “Afet tazminatı” uygulamasıyla, deprem bölgesinde görev yapan kamu çalışanlarımıza destek olunmasını sağladık. Bir kere daha Türk milletinin başı sağ olsun. Allah milletimizi, memleketimizi her türlü afetten ve felaketten korusun.

 

ÖNDER KAHVECİ: ÇALIŞMA HAYATININ SORUNLARI İÇİN ÇÖZÜM ÜRETİP YOL GÖSTERİYORUZ

 

Devletimizin ikinci asrında büyük bir devlet tasavvurumuz var. İçte ve dışta bütün düşmanlarını bertaraf etmiş, Sanayi, ekonomi ve bilimde muasır medeniyet seviyesinin üstüne çıkmış, Milli birlik ve beraberlik içinde mutlu ve müreffeh bir toplum yapısına kavuşmuş, Tüm çalışanlarını her türlü ekonomik, sosyal ve sendikal haklarla donatmış bir Türkiye hayalimiz var. İşte bizim Türk Yüzyılı anlayışımız budur. 6 asrı aşan bir dünya imparatorluğunun bakiyesinden sonra, kuruluş ve ayağa kalkış dönemi olarak adlandırabileceğimiz yüzüncü yılımızı yüz akımızla tamamladık. İkinci yüz yılımızın ise şahlanış dönemimiz olarak Türk ve Türkiye Yüzyılı olacağına yürekten inanıyoruz. Devletimizi bu hedefe taşıyacak itici güç elbette, kamu yönetimini sağlayan, kamu hizmetlerini sunan, devletin görünen yüzü, memurlarımız olacaktır.

 

Büyük ülke tasavvurumuza adım adım ilerlerken, bu büyük sorumluluğu omuzlarında taşıyacak yetkinlikte kamu çalışanlarına ihtiyacımız var. Kamu kurum ve kuruluşlarının insan kaynağının, ikinci yüzyılımıza uygun nicelik ve niteliğe ulaşması için yeni bir personel rejimi, adil bir ücret ve geliştirilmiş bir toplu pazarlık sistemiyle desteklenmesi şarttır. Bu nedenle atama, görevde yükselme, tayin ve terfilerde liyakat esaslı bir yapıya geçilmeli, adam kayırmanın ve haksızlığın aracı olan mülakat sistemi kaldırılmalı, yazılı sınava öncelik verilmelidir. Geçmişi 60 yıla uzanan Devlet Memurları Kanunu’nun eskiyen ve yetersiz kalan hükümleri değiştirilerek günün gereklerine, geleceğin çalışma yaşamına uygun bir kamu personel rejimi oluşturulmalıdır.

 

Bu kapsamda öncelikli olarak kamuda güvencesiz istihdam kaldırılmalı, devletin asli ve sürekli görevlerinin güvenceli ve kadrolu personel eliyle gördürülmesi sağlanmalıdır. Kamu istihdamı, kadrolu memurlar ve daimî işçiler şeklinde iki ana esas üzerinde şekillendirilmelidir. Kamu hizmetlerinin çeşitliliğinin artması, mesleki gereklilik ve personelin niteliklerinin yükselmesine paralel olarak yeni hizmet sınıfı ihdasına gidilmelidir. Yıllardır sorunlarına çözüm bekleyen yardımcı hizmetler sınıfı personeli genel idare hizmetleri sınıfına geçirilmelidir. Ücret sistemi sadeleştirilmeli, ücret adaletsizliğine neden olan ödeme unsurları ortadan kaldırılmalı, kamuda tüm personelin görevlerine, eğitim durumlarına ve niteliklerine uygun adil bir ücret almaları sağlanmalıdır.

 

Bunun için kamu çalışanlarını yoksulluk sınırının altında maaş almaktan kurtaracak temel ücret düzenlemesine geçilmeli; temel ücret, yoksulluk sınırı olarak belirlenecek şekilde her personelin buna ek olarak görevinin gerektirdiği eğitim durumu ve sahip olduğu yetkinlik nispetinde tazminattan ve durumuna uygun sosyal yardım sisteminden faydalanması sağlanmalıdır. Yıllarını devlete hizmet etmekle geçirmiş emeklilerimizin, çalışma hayatı sonrasında da kendisi ve ailesine yetecek düzeyde bir emekli maaşına kavuşturulması için sosyal güvenlik sisteminde gerekli düzenlemeler yapılmalıdır.

 

Nimette ve külfette adalet ilkesinden yola çıkarak her vatandaşın geliriyle orantılı vergi ödemesi için çalışanlarımız lehine yeni vergi düzenlemeleri hayata geçirilmelidir. Çalışanlarımızın maaşlarının artırılmasını, alım güçlerinin yükseltilmesini, üretilen milli gelirden herkesin adil bir biçimde hak ettiği payı almasını sağlayacak en önemli unsurların başında toplu sözleşme sistemi gelmektedir. 2012 yılından beri yaşadığımız tecrübelerimiz, bu sistemin sendika üyesi memurları pazarlık masasına taşımakta etkisiz, maaşların alım gücünü korumakta kifayetsiz, reel geliri artırmakta çaresiz kaldığını ortaya koymaktadır.

 

Bu nedenle 4688 sayılı Kanunun değiştirilerek, toplu pazarlık masasında yer alan tüm sendika ve konfederasyonların söz, imza ve itiraz yetkisinin bulunduğu, kamu görevlilerinin geneline yönelik toplu pazarlıklar ile hizmet kollarına ait pazarlıkların farklı zaman ve zeminde gerçekleştirildiği, katılımcı ve sonuç alıcı bir sendikal yapı oluşturulmalıdır. 4688 sayılı Kanun, toplu sözleşme görüşmelerini yalnızca mali ve sosyal haklarla sınırlayarak memurlarımızın yer değiştirme, atama, yükselme, disiplin, unvan değişikliği gibi sorunlarını yok saymakta; memur meselelerini adeta masa dışına atmaktadır. Genel toplu sözleşme ile hizmet kolu toplu sözleşmelerinin birlikte yapılmasından dolayı süreç bir keşmekeşe dönüşmekte, hiçbir konu yeterince tartışılamadan toplu sözleşmelerin sonuna gelinmektedir. Farklı statülere ve farklı çalışma koşullarına sahip, 11 hizmet kolunda bulunan ve sayıları 4 milyona yaklaşan kamu çalışanının, 2 milyonun üzerindeki emeklilerle birlikte 6 milyon kişinin sorununun 3 haftalık bir sürede tartışılıp çözülmesi mümkün müdür?

 

Bu nedenle genel toplu sözleşme ile hizmet kolu toplu sözleşmelerin birbirinden ayrılarak farklı zaman ve zeminlerde gerçekleştirilmesinin gerekliliğine, toplu sözleşme sisteminin ancak bu şekilde etkili ve verimli sonuç üreteceğine inanıyoruz. Türkiye Kamu-Sen olarak, en önemli talebimiz, kamu görevlilerinin hakkı olan toplu sözleşmenin, grev ve siyasete katılma ile birlikte kullanılabilmesi ve gerçek anlamda eşit temsile dayanan, ILO normlarına uygun bir toplu sözleşme sistemine geçilmesi yönündedir. Yerel yönetimlerde çalışanlar için sosyal denge sözleşmelerinin zorunlu hale getirilmesi ve gerçekleştirilecek hizmet kolu toplu sözleşmeleri ile tüm memurların sosyal denge sözleşmesinden faydalanması sağlanmalıdır.

 

Mevcut düzende toplu sözleşmeyi imzalamaya veya Kamu Görevlileri Hakem Kurulu’na başvurmaya yetkili yegâne merci çalışanlar adına Kamu Görevlileri Sendikaları Heyet Başkanı olarak belirlenmiştir. Bu hükmün, sendikal örgütlenme ve toplu pazarlık hakkına nasıl bir darbe vurduğu geçtiğimiz toplu sözleşme dönemlerinde açıkça görülmüş, memur ve emekliler bir tek kişinin keyfi kararı nedeniyle büyük zarara uğratılmıştır. Bu nedenle kamu görevlilerinin tamamını temsil etmeyen tek bir kişiye 3 milyon 750 bin kamu çalışanı, 2 milyon 450 bin emekli olmak üzere toplam 6 milyon 200 bin; aileleriyle birlikte yaklaşık 25 milyon vatandaşımızın geleceği adına bağlayıcı karar alma yetkisinin verilmesi, toplu pazarlık görüşmelerinin mantığına ve demokratik ilkelere aykırıdır.

 

Kaldı ki, Kanun toplu sözleşmeyi bağıtlama hakkı elinden alınan sendika ve konfederasyonlara Kamu Görevlileri Hakem Kurulu’na başvuru hakkı da tanımamaktadır. Böyle bir uygulama uluslararası sözleşmelere aykırıdır. Toplu sözleşme görüşmesine katılmaya hak kazanan her konfederasyonun Kamu Görevlileri Hakem Kurulu’na başvurabilmesini sağlayacak bir düzenleme yapılmalıdır. Kurulun yapısı Hükümetten bağımsız karar verebilecek bir şekilde belirlenmeli, bu ucube toplu sözleşme düzeni mutlak surette değiştirilmelidir. Bu aksak sistem içinde bu sene ağustos ayında 7. Dönem Toplu Sözleşme görüşmelerini gerçekleştirdik. Ne yazık ki bu toplu sözleşme görüşmeleri de kamu çalışanlarının beklentilerini karşılamaktan uzak kaldı. Özellikle Kamu İşveren Heyeti’nin teklifi olan 2024 yılı için %15+%10; 2025 yılı için %6+%5’lik zam teklifi tam anlamıyla bir hayal kırıklığı yarattı.

-2023 yılı enflasyonu %64.77 oldu.

Buna göre memurlara %29.8 oranında enflasyon farkı ödemesi yapılacak.

Kamuoyunda memurlara %50 zam yapılacağı gibi bir algı var. Halbuki memurun 2024 yılının ilk 6 ayında alacağı zam %15’tir. Diğer kısım 2023 yılından kaynaklanan enflasyon alacağının gecikmiş bir ödemesidir.

Yıl içinde verilen zammın 5-6 kat üzerinde maaşlar eriyorsa, bu işte bir sorun var demektir.

Aynı durum 2024 ve 2025 yılları için de geçerli olacaktır.

Yıl içinde verilen zammın 5-6 kat üzerinde maaşlar eriyorsa, bu işte bir sorun, bir art niyet var demektir. Aynı durum 2024 ve 2025 yılları için de geçerli olacaktır. Merkez Bankası’nın 2024 için enflasyon tahmini %36’ya çıkarılmışken kamu çalışanlarına reva görülen %25’lik zammın ne anlama geldiğini vicdanlara bırakıyorum. Özellikle TCMB’nin enflasyon beklentisini sürekli yukarı yönlü güncellemesi, önümüzdeki dönemde de yüksek enflasyonun devam edeceğinin işaretidir. Sürekli olarak, kamu çalışanlarına ve emeklilerine piyasa gerçekleriyle örtüşen maaş zammı yapılması gerektiğini ifade ediyoruz. Kamu görevlilerimizin alım gücünün yükseltilmesi için gerçek enflasyonun üzerinde bir artış yapılması ve buna ek olarak refah payı verilmesinin zorunlu olduğunu vurguluyoruz.

 

TÜİK’in açıkladığı tenzilatlı rakamlar bile ekonomik öngörülerimizi doğruluyor. Buna bağlı olarak taleplerimizin de haklılığı ve sağlam temellere dayandığı görülüyor. Toplu sözleşme görüşmeleri kamu çalışanlarının beklentilerine çözüm üretememiştir. Önemli olan maaşların hangi oranda yükseldiği değil alım gücünün hangi oranda arttığıdır. Son yıllarda maaşlara yapılan oransal artışlar yüksek gibi görünse de gerçekleşen enflasyon, yapılan artışları aştığı için maaşlar sürekli erimekte, alım gücü sürekli düşmektedir. Bu bakımdan bu erimenin mutlak surette durdurulması gerekmektedir. Bunu sağlamanın tek yolu da kamu çalışanlarına refah payı verilmesinden geçmektedir. Dolayısıyla gerçekleşen enflasyon ve TCMB’nin enflasyon beklentileri de dikkate alınarak memur maaşları güncellenmeli, yeniden değerleme oranı olan %58 oranı mutlaka dikkate alınmalı; maaş zammının üzerine %10 refah payı verilmesi ve enflasyon farkının da ortaya çıktığı ay itibarı ile maaşlara yansıtılması sağlanmalıdır.

 

Hatırlanacağı üzere geçtiğimiz yıl kamu çalışanlarının ek gösterge rakamlarında düzenlemeye gidilmişti. Ama yapılan düzenleme eksik kalmış, 1. Dereceye gelen bazı memurların ek göstergeleri 3600 yapılırken bazıları kapsam dışında tutulmuştu. Bu da büyük bir adaletsizliğe neden oldu. Sayın Cumhurbaşkanımız da seçimler öncesinde verdiği sözle bu mağduriyeti gidereceği ifade etmişti. Bu çerçevede hem verilen sözlerin yerine getirilmesi hem de aksaklığın giderilmesi bakımından 3600 ek gösterge düzenlemesinden faydalanamayan başta şefler olmak üzere 1. dereceye gelmiş diğer tüm kamu çalışanlarının da kapsama dâhil edilmesi gerekmektedir. Biz daha önce olduğu gibi birinci dereceye gelen tüm memurların ek göstergesinin 3600’e yükseltilmesi için de kanun teklifimizi hazırladık, siyasi parti temsilcileri ile paylaştık. Yardımcı Hizmetler Sınıfına dâhil personelin büyük çoğunluğu idari hizmetlerde, masa başı işlerde görevlendirilmektedir. Fiiliyatta zaten mevcut olan bu durumun yasal bir zemine taşınması, çalışma hayatında karşı karşıya kalınan bu hukuki ayrımcılığın giderilmesi amacıyla Yardımcı Hizmetler Sınıfına dâhil olan personelin bir defaya mahsus olarak Genel İdare Hizmetleri Sınıfına geçirilmesini istiyoruz.

 

Geçen sene temmuz ayında 7456 sayılı Kanunla getirilen 8 bin 77 TL’lik ilave ek ödeme uygulaması, büyük bir adaletsizlik yarattı. Düzenlemede bu ödemeden herhangi bir kesinti yapılmayacağı öngörüldüğü için memurların yalnızca çalıştıkları dönemlerine esas bir tazminat olarak uygulanması söz konusudur. Yani bu ödeme emekli maaşı hesabına dahil edilmemiştir. Hal böyle olunca ilave ek ödeme uygulaması, çalışırken alınan maaşla emekli maaşları arasındaki uçurumu daha da büyütmüş, emekli maaşlarının memuriyet hayatıyla bağını koparmıştır. Böyle bir durum sosyal sigorta ilkeleri ile de uyuşmamaktadır. Zaten memurlarımız, çalışırken aldıkları maaşın %40’ı kadar emekli maaşına hak kazanabilmektedir. İlave ek ödeme emekliliğe sayılmayınca bu uçurum daha da büyümüştür.

 

Bu nedenle ilave ek ödemenin memurların emekli maaşı ve emekli ikramiyesi hesabında dikkate alınması için gerekli mevzuat değişikliğinin yapılması şarttır. Sistemin değişmesi gerektiğini ifade etmekte ne kadar haklı olduğumuz bu sorunlarda bile apaçık ortaya çıkıyor. Mesela sözleşmeli personelin kadroya geçirilmesine ilişkin kanunda kadroya geçecek personelin 4 yılını dolduruncaya kadar nakil hakkından faydalanamayacağı hükme bağlanmıştır. Bu kanuna göre kamu çalışanları öncelikle sözleşmeli statüde göreve başlayacak, 3 yılın ardından 657 sayılı Kanunun 4/A maddesi kapsamında kadroya geçirilecek, 1 yıl da bu statüde görev yaptıktan sonra yer değiştirme hakkından faydalanabilecektir. Bu durum da aile birliğinin sağlanması konusunda var olan adaletsizliklerin devam etmesi anlamına gelmektedir. Anayasaya uygun olarak aile birliğinin sağlanması için sözleşmeli personelin kadroya geçtikleri tarih itibarıyla yer değiştirme hakkı başta olmak üzere kadrolu memurların bütün haklarından tam olarak faydalanması gerekmektedir. Bakınız, sistemin büyük bir yarası da sosyal güvenliktir. 5510 sayılı Kanunla kamu çalışanlarının hakları ikiye bölünmüştür.

 

1 Ekim 2008 öncesi ve sonrasında göreve başlayanlar açısından emekli aylığı uygulaması büyük farklılıklar göstermektedir. Bu tarihten önce kamuda görev yapan memurların emekli aylığı bağlama oranları yüksek, emekli keseneğine tabi ödemeleri düşük iken 1 Ekim 2008 sonrasında göreve başlayanların emekli keseneğine tabi ödemeleri daha fazla ama aylık bağlama oranları daha düşüktür. Her iki uygulamada avantaj ve dezavantajlar olsa da memur emeklilerinin maaşları ile çalışırken elde ettikleri kazanç arasında büyük bir uçurum ortaya çıkmaktadır. Öncelikle ortaya çıkan bu ikili yapı bir standarda bağlanmalı ardından da memurların görev aylıkları ile emekli aylıkları arasındaki fark makul ölçülere çekilmelidir. Yıllardır dile getirdiğimiz ve kamudaki adaletsizlik ve liyakatsizliğin en önemli nedenlerinden birisi de mülakattır.

 

Kamuda mülakat uygulamasının subjektif bir özellik taşıdığı ve çeşitli adaletsizliklere yol açtığı bütün çevrelerce kabul edilen bir gerçektir. Cumhurbaşkanımızın da ifade ettiği üzere kamuda gerek ilk atamalarda gerekse görevde yükselme ve unvan değişikliği sınavlarında mülakat uygulamasının kaldırılması gerekmektedir. Bir başka adaletsizlik ise bayram ikramiyesi konusunda yaşanıyor. Kamuda memurlar dışında tüm personele ve emeklilere bayram ikramiyesi ödenmektedir. Bu haktan faydalanamayan tek kesim memurlardır. Bu durum büyük bir adaletsizlik yaratmaktadır. Her ne ad altında olursa olsun kamu kurum ve kuruluşlarında işçi statüsü dışında çalışan tüm kamu çalışanlarına Ramazan ve Kurban bayramları öncesinde bayram ikramiyesi verilmelidir.

ÖNDER KAHVECİ: YENİ PERSONEL REJİMİ, ADİL ÜCRET SİSTEMİ VE GELİŞTİRİLMİŞ TOPLU PAZARLIK DÜZENİYLE TÜRK YÜZYILINA DAMGA VURALIM

 

Görüldüğü üzere kamu personel sisteminin neresinden tutsak elimizde kalıyor. Bizler yıllardır bu sistemin tarafların katılımıyla çözüme kavuşturulması gerektiğini ifade ediyor, üzerinde kafa yoruyoruz. Bütün hususlarla ilgili çözüm önerilerimiz hazır. Bizi diğer sendikalardan farklı kılan hasletimiz de budur. Şikâyet etmiyor, çözüm üretiyor, yol gösteriyoruz. Yeni bir çağa adım atarken eskinin aksayan ve köhnemiş mantığıyla değil yeni, geleceğe uygun ve etkili bir sistem ile büyük ülke idealine ulaşabileceğimize inanıyoruz. Ülkemizi geleceğe taşıyacak, yapay zekâ, otonom sistemler, nesnelerin interneti gibi unsurlarla iç içe çalışmaya uygun bir yapı, zaman kaybetmeksizin oluşturulmalıdır. Biz, Türk Yüzyılına uygun bir kamu yönetimini oluşturacak, nitelikli bir kamu istihdamı ve Türk Yüzyılını omuzlarında yükseltecek, geleceğinden umut var olan bir kamu çalışanı için, Cumhuriyetimizin ikinci yüzyılı hedeflerine uygun bir zihniyet değişimi istiyoruz.

 

Bu nedenle “Yeni personel rejimi, adil ücret sistemi ve geliştirilmiş toplu pazarlık düzeniyle Türk Yüzyılı’na damga vuralım.” diyor, bu tarihi misyonu benimsiyoruz. Az evvel de ifade ettiğim gibi Türkiye Kamu-Sen olarak büyük bir hayalimiz var.

 

Milletimiz ve kamu çalışanlarımız için güzel, aydınlık bir gelecek tasavvurumuz var. Yolumuz uzun, yolumuz zor, yolumuz çetin. Ancak Türkiye Kamu-Sen kurulduğundan beri nice çetin yollardan geçti, nice güçlükleri aştı. Türkiye Kamu-Sen’in varlığı kamu çalışanları için bir şanstır. Kamu çalışanları da Türkiye Kamu-Sen’in varlık sebebidir. Sendikacılık ve hak arama mücadelesi bizim için bir aşk halidir. Toplu sözleşme masalarında memurları pazarlayan sözde sendikal yapılarla; milletimizin bekası için atılan her adımda karşımıza çıkan, Devletimizin varlığına kast eden, birliğimizin altını oyanlarla bir yere varılamayacağı açıktır. Konfüçyus “Ya bir yol bul ya bir yol aç ya da yoldan çekil” diyor. Biz de bu hormonlu yapılara “Türkiye Kamu-Sen gümbür gümbür geliyor. Sizin bu ülke için, sendikacılık adına ne bir yol bulacak ne de bir yol açacak kabiliyet ve birikiminiz yok; önümüzden çekilin” diyoruz.

 

Ne denli zor dönemlerden geçerek bugünlere geldiğimizi, en iyi siz biliyorsunuz.

Bu kutlu mücadelede, mevzi kaybetmeden, bir adım dahi geri atmadan yürüdünüz.

Biz de sizlerden ve üyelerimizden aldığımız destek, ülkümüzden aldığımız güçle,

Allah’tan başka kimseden korkmadan, doğru yolda yürüdük.

Üyelerimizi ve memurları toplu sözleşme masasında satmadık.

Memurları kimsenin kirli hesaplarına yem yapmadık.

Türk milletinden başka hiç kimseye bağlanmadık.

Onurlu mücadelemizi sürdürdük.

 

Çünkü bizim yolumuz Hak yolu, çünkü bizim yolumuz Hakikat yolu; çünkü bizim yolumuz “Bir elime güneşi, diğer elime ay’ı verseler yine de davamdan dönmem” diyen Peygamber Efendimizin (sav) açtığı Allah yoludur. Bizler böyle dik dururken, şişirilmiş sendikaların gayri ahlaki yollarla aldığı yetkiyi nasıl kullandıklarını hepimiz biliyoruz. Türk milletinin kaderinin yeniden yazıldığı bir dönemdeyiz. İşte böyle bir süreç içerisinde pandemi nedeniyle uzun zamandır yapamadığımız töremiz olan istişare toplantımızı gerçekleştiriyoruz. Dosta düşmana, birlik ve beraberliğimizi, sarsılmaz gücümüzü bir kez daha göstereceğiz.

Bir olacağız, iri olacağız, diri olacağız.

 

Dilde, işte, fikirde birliğimizi muhafaza edeceğiz. Memurları satanları gördünüz. Yalan söyleyenleri gördünüz. Her zaman ifade ediyoruz. Biz, Kamu çalışanlarının grevli, toplu sözleşmeli, siyaset ve yönetime katılma haklarını içeren sendikal hakların kazanılması yolunda verdiğimiz mücadelede, asla gayri ahlaki ve gayri milli yollara başvurmayacağız. Gayri ahlaki yöntemlerle gelen üyeyi de yetkiyi de istemeyiz. Bizi biz yapan, ilkeli ve ahlaklı duruşumuz; kararlı ve ihlaslı mücadelemizdir. Bu sene 750 bin üye, seneye yetkiyi alarak Türk Yüzyılına yetkili Konfederasyon olarak başlamak hedefindeyiz. Bunu ancak sizlerin inancı ve gayreti ile başarabiliriz. Başaracak mıyız? Yayından fırlamış ok gibi hedefe koşuyoruz. Kamu görevlilerimizin hakları için mücadelemizi daha büyük bir inançla, daha büyük bir güçle sürdüreceğiz. Haklılığımızla, kararlılığımızla, azmimizle başaracağız.

 

Daima çalışmak, daha fazla çalışmak, birlik ve beraberlik içinde hareket etmek en önemli görevimizdir. Çünkü biz, “Hepiniz birer Türk Bayrağı’sınız. Bayrağı lekelemeyin, kirletmeyin, yere düşürmeyin.” diyen büyüklerimizden aldığımız bu emaneti, daima gönderde tutmak üzere aht ettik. İşte bu nedenle bu kutlu emaneti geleceğe en güzel şekilde taşımak tek gayemizdir. Mazlumların, ezilenlerin, sömürülenlerin tek umudu Türkiye’dir. Türkiye Kamu-Sen olarak ülkemizi daha güzel bir geleceğe taşımak ve daha müreffeh bir kamu çalışanı hedefi için tüm gücümüzü ortaya koyacağız. Yüce davanın neferleri olarak elbette, her şart altında devletimizden yana taraf olacağız. Her daim yüzümüzü milletimize döneceğiz.

 

Elbette yüz yıl öncenin intikamını alma hevesindeki emperyalistlerle iş tutanların değil büyük, güçlü ve lider ülke Türkiye idealini kararlılıkla savunanların tarafında olacağız. Elbette Kandil Dağı’nın değil Tanrı Dağı’nın gölgesinde saf tutacağız. Elbette ülkemizi karanlık dehlizlerde boğmaya çalışanlara karşı, Türk Yüzyılı hedefine durmaksızın yürüyeceğiz. Türk Yüzyılının yetkili sendikası elbette adı ile ruhu ile, duruşu ile Türk olan sendika olacak; elbette Türkiye Kamu-Sen olacak.

 

Tohum saç bitmezse toprak utansın.

Hedefe varmayan mızrak utansın,

Hey gidi küheylan koşmana bak sen,

Çatlarsan doğuran kısrak utansın.

 

Sözlerime son verirken istişare toplantımızın tüm sonuçlarıyla Sendikalarımıza, Konfederasyonumuza ve kamu çalışanlarına hayırlar getirmesini temenni ediyor; toplantımızı onurlandıran tüm misafirlerimize sevgi ve saygılarımı sunuyorum” diyerek sözlerini noktaladı.

 

TİCARET BAKANLIĞINDA GÖREV YAPAN ÜYELERİMİZ VE HEDEF KİTLEMİZİN SORUN VE TALEPLERİNİ TAŞIDIĞIMIZ KURUM İDARİ KURUL (KİK) TOPLANTI TUTANAĞIMIZ EKTE OLUP, TALEPLERİMİZİN TAKİPÇİSİ OLACAĞIZ

0

Ticaret Bakanlığı Personel Genel Müdürü Yasin Aydoğan Başkanlığında 02.01.2024 tarihinde gerçekleştirilen Kurum İdari Kurul Toplantısına Strateji Geliştirme Daire Başkanı Canan Mirza, Gümrükler Muhafaza Genel Müdürlüğü Daire Başkanı Özgür Saman, Sendikamızı temsilen Genel Başkan Yardımcılarımız Nebi Yay, Özgür Çelikbaş ile Ankara Ticaret Şube Başkanımız Seyfettin Sarı katıldı.

Kurum İdari Kurul (KİK) toplantı tutanağı ektedir.