Memur Kardeşim;
Kuruluş amacı, kamu görevlilerinin ortak ekonomik, sosyal ve meslekî hak ve menfaatlerinin korunması ve geliştirilmesi olan, memur sendikacılığı, ülkemizde ilk defa 1961 Anayasası’yla yasallık kazanmış; ilk memur sendikaları, “1965 Tarih 624 Sayılı Devlet Personeli Sendikaları Kanunu”nun yürürlüğe girmesiyle kurulmaya başlamıştır. Ancak, memur sendikacılığı kısa ömürlü olmuş; 1971’de, Anayasa’nın 46. maddesinde yapılan değişiklikle memurlara verilen sendikal teşkilatlanma hakkı geri alınmıştır.
624 sayılı kanunun 3. maddesi, Devlet Personeli Sendikasının, her bir kurumda veya kurumlar arasında merkez veya taşra teşkilâtında ayrı ayrı veya bir bütün şeklinde veya bir meslek veya uzmanlık kolunu veya memurları kapsayacak şekilde kurulabilmesine imkan tanıması nedeniyle, kurulan sendikaların sayısının 658’e ulaştığı, ancak, o dönemde kurulan sendikaların dörtte üçünün üye sayısının 500’ün altında olduğu, bu nedenle sendikaların faaliyetlerinin son derece sınırlı olduğu bilinmektedir.
1971 Yılında kesintiye uğrayan memur sendikacılığı, 50 yıl sonra, büyük mücadeleler verilerek, bedeller ödenerek 2001 yılında yasal zemine kavuşmuştur. Özellikle sendikamız Türkiye Kamu Sen’in kuruluş yılı olan 1992 yılından, 4688 sayılı yasanın kanunlaştığı 2001 yılları arasında verdiği mücadele takdire şayandır.
Türk memuru sendika hakkına 50 yıl sonra, büyük bir emek ve mücadele vererek kavuşmuştur.
Devlet memurları ve kamu çalışanlarının temel kanunu olan 657 sayılı DMK’nun 17 ile 25 nci maddeleri, kamu çalışanlarının genel haklarını düzenlemiştir. Bu haklardan olan 22 nci maddedeki Sendika Kurma hakkı hariç, diğer hakları yasa koyucu verirken, Sendika kurma hakkı 50 yıl sonra, büyük bedeller ödenerek elde edilmiş, kutsal bir haktır.
Bu hakkın elde edilmesinde, mensubu ve temsilcisi olduğum Türkiye Kamu Sen’in emeği ve katkısı büyüktür. Türkiye Kamu Sen, ülkemizde memur sendikacılığın kurucusu ve okuludur.
Memur kardeşim; büyük bedeller ve mücadeleler sonucu elde edilen, sendika hakkını kullanırken, elbette dikkat, özen göstermeli, geçmişte ödenen bedelleri unutmamalıdır.
Bu nedenle, ülkemizde henüz emekleme aşamasında olan, kurum ve kuralları ile henüz oturmamış olan memur sendikacılığının önünde, bize göre iki tehlike bulunmaktadır.
- Bir; Kurum veya meslek esasına göre kurulan sendikalar;
Sendikal mevzuatımız olan 4688 sayılı yasanın 29.md. sendikaların hizmet (işkolu) esasına göre kurulacağını, toplu sözleşme görüşmelerine her bir hizmet kolunda en fazla üyeye sahip kamu görevlileri sendikasının katılacağını düzenlemiştir.
Hal böyleyken, son zamanlarda, kurum ve meslek bazında sendikaların kurulduğu, bunların kurum veya meslek taassubu içinde kamu çalışanlarını etkilemeye çalıştıkları görülmektedir.
Takdir edersiniz ki, sendikal mücadele, bilgi, birikim ve tecrübe gerektirmektedir.
Hamaset, kurum, meslek taassubu ve sloganlarla hak aranmaz, hak elde edilmez.
Kamu görevlilerinin ortak ekonomik, sosyal ve meslekî hak ve menfaatlerinin, özlük haklarının, görüşüldüğü, karara bağlandığı yer olan, toplu sözleşme masasına, kurum veya meslek sendikaları oturamaz, haliyle memurun hak ve menfaatlerini arayamazlar.
Kurumlarında yetkili olsalar dahi, katılabilecekleri kurum idari kurulları, kurum düzeyinde kamu görevlilerinin çalışma koşulları ve kanunların kamu görevlilerine eşit uygulanması konularında görüş bildirmek üzere, tesis edilmiş bir müessese olup, bu kurullar,
- Kamu Görevlilerinin hizmet sınıfını düzenlemez.
- Kamu Görevlilerinin özlük ve ekonomik haklarını düzenlemez.
Kurum ve meslek bazında sendikacılık, bundan 50 yıl önce, 1965 yılında denemiş, başarılı olamamıştır.
Kurum ve meslek bazında sendikacılık, memur sendikacılığını 50 yıl geriye götürmek demektir.
Memur kardeşim;
Bu tür yapılar, memurun geleceğini, hayallerini çalmaktan öteye başka bir hizmette bulunamazlar.
Elbette tercih sizin, tercihinize saygı duyarız, ama kaybeden sizler olursunuz, kaybeden memur sendikacılığı olur.
- İki; Promosyon veya Eşantiyon Sendikacılığı;
Toplu sözleşme masasında memurun hakkını, hukukunu aramayan, memuru satan sendikacılık anlayışının, memura söyleyecek sözü, memurun yüzüne bakacak yüzü olmadığı için,
Kurum sendikası olarak kurulan yapıların, memura vereceği bir şey olmadığından,
Şerefli Türk Memurunu, promosyon veya eşantiyon ile alınıp, satılan meta durumuna düşürmektedir.
Şerefli memur kardeşim, sendikanın görevi, kamu görevlilerinin ortak ekonomik, sosyal ve meslekî hak ve menfaatlerinin korunması ve geliştirilmesi iken, hayallerinin ve geleceğinin kurum sendikacılığı, promosyon ve eşantiyon yoluyla çalınmasına müsaade etme, seni alınıp satılacak bir meta olarak gören anlayışa göz yumma.
Çünkü;
“İnsan mukaddes, emek kutsaldır.”
Saygılarımla,