Konfederasyonumuzun Antalya’da düzenlediği Türkiye Kamu-Sen Genişletilmiş Şube Başkanları İstişare Toplantısı büyük bir coşku ve heyecanla başladı.
Genel Başkanımız Önder Kahveci’nin ev sahipliğinde, Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkan Yardımcısı Yaşar Yıldırım, sendikalarımızın Genel Başkanları, Genel Merkez Yöneticilerimiz, TÜRKAV Genel Başkanı, Türk Mühendisler Derneği Genel Başkanı, Sivil Toplum Kuruluşlarının başkan ve yöneticileri, Türkiye’nin her bir köşesinden gelen teşkilat yöneticilerimiz ve basın mensuplarının yer aldığı üç gün sürecek olan toplantımızda kamu personel rejimi, 4688 sayılı sendikalar kanunu, çalışma hayatı ve Türkiye Kamu-Sen’imizin yol haritasına ilişkin değerlendirmelerde bulunulacak.
KKTC CUMHURBAŞKANI ERSİN TATAR VE ÇALIŞMA BAKANI VEDAT IŞIKHAN’DA İSTİŞARE TOPLANTIMIZA KATILIM SAĞLAYACAK
Genişletilmiş Şube Başkanları İstişare Toplantımıza Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Ersin Tatar ve 6 Ocak Cumartesi günü yapılacak panelimize Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Prof. Dr. Vedat Işıkhan katılacak.
ÖNDER KAHVECİ: TÜRK YÜZYILI HEDEFİNE DURMAKSIZIN YÜRÜYECEĞİZ, BU YÜZYILIN YETKİLİ SENDİKASI TÜRKİYE KAMU-SEN OLACAKTIR
Saygı duruşu, İstiklal Marşı ve Kuran-ı Kerim tilaveti ile başlayan istişare toplantımızın açılışında konuşan Genel Başkanımız Önder Kahveci özellikle Kamu Personel Rejimi, 4688 sayılı Sendikalar Kanunu, Toplu Sözleşme masası, kamu görevlilerinin sorunları, Türk Yüzyılı ve Türkiye Kamu-Sen’in yetki hedefine yönelik önemli değerlendirmelerde bulundu.
Genel Başkanımız Önder Kahveci;
“Bu kutlu emaneti geleceğe en güzel şekilde taşımak tek gayemizdir. Mazlumların, ezilenlerin, sömürülenlerin tek umudu Türkiye’dir. Türkiye Kamu-Sen olarak ülkemizi daha güzel bir geleceğe taşımak ve daha müreffeh bir kamu çalışanı hedefi için tüm gücümüzü ortaya koyacağız. Yüce davanın neferleri olarak elbette, her şart altında devletimizden yana taraf olacağız. Her daim yüzümüzü milletimize döneceğiz.
Elbette yüz yıl öncenin intikamını alma hevesindeki emperyalistlerle iş tutanların değil büyük, güçlü ve lider ülke Türkiye idealini kararlılıkla savunanların tarafında olacağız. Elbette Kandil Dağı’nın değil Tanrı Dağı’nın gölgesinde saf tutacağız. Elbette ülkemizi karanlık dehlizlerde boğmaya çalışanlara karşı, Türk Yüzyılı hedefine durmaksızın yürüyeceğiz. Türk Yüzyılının yetkili sendikası elbette adı ile ruhu ile, duruşu ile Türk olan sendika olacak; elbette Türkiye Kamu-Sen olacak” dedi.
YÜCEL KAZANCIOĞLU: SENDİKACILIKTA GÜVEN KAPISI TÜRKİYE KAMU-SEN’DİR
Toplantımızın giriş konuşması için kürsüye gelen Teşkilatlardan Sorumlu Genel Başkan Yardımcımız ve Türk Haber-Sen Genel Başkanı Yücel Kazancıoğlu, “İleriye dönük hedeflerimiz ve birlik ve beraberlik için dost ve düşmana ilanımızdır. Kamu-Sen teşkilatları ve kendisine gönül vermiş çalışanlarıyla burada bu salonda tek güçtür. Bu kutlu davada emeği geçen herkese teşekkür ediyoruz.
2023 yılı çalkantılı bir yıl olmuştur. Sayılı felaketlerden biri olarak kabul edilen deprem felaketi yaşanmıştır. Hayatını kaybedenlere yüce Allah’tan rahmet diliyoruz. Konfederasyonumuz tüm teşkilatıyla üzerine düşen görevi eksiksiz şekilde yerine getirmiştir. Buradan tüm teşkilatımıza teşekkür ediyoruz.
Ukrayna savaşı, Gazze’deki İsrail katliamı ülkemizde gündeme oturmuştur. Yaşanan bu gelişmeler milli bilinçle hareket etmenin gerekliliğini bir kez daha ortaya koymuştur.
Yılın son günlerinde alçakça saldırılarda askerlerimiz şehit edilmiştir. Şehitlerimize Allah’tan rahmet diliyoruz. Kuşkusuz ki bu hunhar saldırıların failleri içte ve dışta teröre selam verenlerdir.
2023 yılıyla birlikte Cumhuriyetimizin 100. yılını kutladık. Bu yüz yılık süreç her yönden Türk devleti için büyük alam ifade etmektedir. Devletimizi yaşatmak, milli değerlerimizi yükseltmek, vazgeçilmez ülkümüzdür. Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşlarının gösterdiği yolda bu ilkeden asla vazgeçmeyeceğiz
4688 sayılı sendikalar kanunu ilk haliyle, toplu görüşme olarak ifade bulan görüşme usulü 2012 yılında toplu sözleşme şeklini almıştır. Toplu sözleşme ifadesi kamu çalışanları tarafından daha derli toplu, ciddiyet içeren bir düzen olarak algılanmış ve beklenti içine girmişlerdir. Ancak ilerleyen süreçte bu beklenti hüsrana dönüşmüştür.
Konfederasyonumuz belirlenen yol haritasını gerçekleştirmek için gerekli adımları atmıştır, atmaya da devam edecektir. Kamu çalışanlarının lehine olan ne var ise her platformda taşın altına elimizi koymaktan geri durmayacağız.
Kamu çalışanlarının sorunlarıyla sözde değil özde ilgileneceğiz, korku ve yıpratmalara, sindirmelere karşı güven kapısının Türkiye Kamu-Sen olduğunu gönüllere ilmek ilmek işleyeceğiz.
Sendikacılığın gerekliliğini, milli ve manevi değerlerimizden ödün vermeden yapmaya devam edeceğiz. Gücümüzü birlik ve beraberlikten güç alarak dosta güven hasımlarımıza korku salmaya devam edeceğiz.” dedi.
YAŞAR YILDIRIM: TÜRKİYE KAMU-SEN HERKESİN SAYGI DUYDUĞU BİR KONFEDERASYONDUR
Genişletilmiş Şube Başkanları toplantımıza katılan MHP Genel Başkan Yardımcısı ve Ankara Milletvekili Yaşar Yıldırım ise yaptığı konuşmada, “Uzun bir aradan sonra ilk defa bütün şubeler aynı çatı altında toplandı. Bu toplantıdan dolayı Türkiye Kamu-Sen’e teşekkür ediyoruz. Biz sizlerle sendikaların genel kurulunda, hemen hemen hepsine katıldık. Her defasında bir şey söyledik Kamu-sen bizim gözbebeğimiz.
Bir insan gözbebeğine nasıl bakar? Her şeyden sakınır. Çünkü, göz bebeğine bir şey olursa göz kör olur. Biz hep o gözle baktık. Tabi bu doğrultuda da hiç yalnız bırakmadık. En büyük özelliğiniz, hak ararken kırmadan, dökmeden, yıkmadan devlete elbet müddet zihniyetinden ayrılmadan mücadele ediyorsunuz, bu sizin varoluş sebebiniz.
Türkiye Kamu-Sen, Atatürkçüdür. Türkiye Cumhuriyetini ilelebet muhafaza ve müdafaa etmeye, yüceltmeye ve yaşatmaya azmetmiştir. 2018’de üye sayınız 360 bindi. Bugün 600 binden bahsediyoruz. Bu başarı için sizleri kutluyorum.
Elbette Türkiye Kamu-Sen hedeflerine ulaşacaktır, 300 binden nasıl 600 bin gelindiyse 600 bin’den 750 bin’e de geleceksiniz inşallah.
Türkiye’de özgül ağırlığı, niteliği, saygınlığı olan ve herkesin kabul ederek önünü iliklediği bir sendikadır Kamu-sen. Dolayısı ile hedeflere hep birlikte gidilecek. Hiçbir üyemizden genel başkanımıza kadar bundan şüphesi olmasın. Bizim gücümüz nereye yeterse oraya kadar yanındayız.” dedi.
ÖNDER KAHVECİ: SİZLER, ONUR ABİDESİ, HER BİRİNİZ AYRI DESTANLARIN KAHRAMANLARISINIZ
Konfederasyonumuzun genişletilmiş şube başkanları istişare toplantısının açılış konuşmasına ülkemizin her bir köşesinden gelen teşkilat yöneticilerimizi selamlayarak başlayan Türkiye Kamu-Sen Genel Başkanı Önder Kahveci;
Çalışma yaşamında adaleti hâkim kılmak, hakları ilerletmek ve mutlu bir kamu çalışanı hedefine yürümek amacıyla 1992 yılının 24 Haziran’ında mukaddes bir davanın temellerini attık. Bu kutlu yolda, kurulduğumuzda belirlediğimiz ana ilkelerimizden taviz vermeden, beslendiğimiz kaynağın izinde, hiçbir eğri yola sapmadan, şanla, şerefle, alnımızın akıyla bugünlere gelmenin gurunu yaşıyoruz.
Kuruluşundan bugüne kadar kararlı mücadelesi, sendikacılığa verdiği katkı ve asil duruşuyla tüm milletimizin gönlünde mümtaz bir yer edinen Türkiye Kamu-Sen’imizin kuruluşundan bugüne kadar görev yapan yöneticilerini ve varlıklarıyla bizlere güç, mücadelemize omuz veren bütün kamu görevlilerini saygıyla anıyorum. Hayatını kaybedenlere Allah’tan rahmet, yaşayanlara sağlıklı ve mutlu, nice yıllar diliyorum. Başta Devletimizin banisi, Başkomutanımız Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşları olmak üzere milletimizin birliği, beraberliği, huzuru ve güveni, devletimizin bekası için canını hiçe sayarak ateşlere atılan bütün kahramanlarımızı saygıyla selamlıyorum. Gelmiş geçmiş bütün şehitlerimize Allah’tan rahmet, gazilerimize hayırlı bir ömür diliyorum.
Sizler, yıllarca durmak bilmeden çaba sarf ettiniz. Her türlü fitneye karşı destanlaşan bir mücadele örneği verdiniz. Türlü olumsuzluklarda kararlılığınızı yitirmeden yola devam ettiniz; fırtınalarda yılmadan dimdik durdunuz. Sizler, her biriniz ayrı bir onur abidesi, her biriniz ayrı bir destanın kahramanlarısınız. Sizler, mevki, makam ve menfaati elinin tersiyle iterek, davasına sahip çıkan;
“Bu davanın sahibi Hak’tır.
Hak olan davada, zafer muhakkaktır.” diyen gönül erlerisiniz. Allah sizlerden razı olsun.
Anadolu, Türk milletinin binlerce yıllık geçmişinde, kahraman neferlerinin canlarını ortaya koyarak yurt edindiği en son ve kadim topraklardır. Türk milletinin asil evlatları kanları ve canlarıyla, emsalsiz bedeller ödeyerek bu toprakları bizlere vatan olarak emanet bıraktılar. Onların bizlere bıraktığı bu vatan, geleceğimizin teminatı, hepimizin bu dünyadaki en değerli, en vazgeçilmez varlığıdır. Bu topraklar dışında gidecek yerimiz, konacak göçümüz, tutacak yurdumuz, tutunacak dalımız yoktur.
Ülkemizi kirli tuzakların içine çekenler, bölücü unsurlarla kol kola girenler, yüzümüze gülüp arkamızdan vuranlar; işte bizim bütün öfkemiz, nefretimiz ve lanetimiz onlaradır.
Vatana ve millete karşı olanlar,
Devlete ve cumhuriyete kastı olanlar,
Ezana ve bayrağa şaşı bakanlar,
Türk’le ve Türklükle hesabı olanlar,
Devlete başkaldıran sözde şeyhler, sözde dervişler, sözde seyyitler teröristtir, haindir.
Türkiye Kamu-Sen’in ezeli ve ebedi düşmanıdır.
Anayasamızın ilk dört maddesinde ifadesini bulduğu gibi;
Türkiye Devleti bir cumhuriyettir.
Demokratik, laik ve sosyal bir hukuk Devletidir.
Ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütündür.
Dili Türkçedir.
Bayrağı, ay yıldızlı al bayraktır.
Milli marşı İstiklal Marşı’dır.
Başkenti Ankara’dır.
Vatanı ve devleti olmayanın ne acılar çektiğini yakın coğrafyamızda görüyoruz. Bu bakımdan bizim için önce ülkemiz gelir. “Mevzubahis vatansa gerisi teferruattır.” deriz.
ÖNDER KAHVECİ: ALLAH’IN GAZABI ZALİMLERİN ÜSTÜNE OLSUN
Çevremizde üzülerek şahit olduğumuz yürekleri parçalayan görüntüler, çaresizlik içinde oradan oraya savrulan aileler, katledilen bebekler, çocuklar, masumlar, oluk oluk akan kan, emperyalizmin devletsiz bıraktığı toplumları nasıl acımasızca perişan ettiğini ortaya koymaktadır. Dünyanın neresinde olursa olsun, masumlar üzerinden menfaat devşiren, kan kusan silahlarını savunmasız siviller üzerinde kullanan, kirli emellerine ulaşmak için her türlü melaneti gerçekleştiren güçleri ve bütün bu yapılanları izleyip de en küçük bir vicdan azabı dahi duymadan sessizliğe bürünen tüm devletleri, yapıları ve en başta katil İsrail’i kınıyor, lanetliyor, Allah’ın gazabı zalimlerin üzerine olsun diyorum. Gerek yurt içinde gerekse sınırlarımız dışında bu vatan için gencecik yaşında can veren şehitlerimize Allah’tan rahmet diliyorum.
Allah güvenlik güçlerimizin ayağına taş değdirmesin. Teröristler de; gizli, açık destekçileri de kahrolsun. Bu vatan ilelebet sağ olsun. Bugün güçlü bir devletten yoksun kalan toplumların düştüğü içler acısı hal ve yaşadıkları trajediler, Katledilen kadınlar ve çocuklar, çöllerde, dağlarda ve denizlerde yitip giden canlar, Devleti olmayanın aslında hiçbir şeyinin olmadığını bize anlatıyor. Bu yaşananlar 100 yıl önce kurulan bu Cumhuriyetin ne kadar kıymetli olduğunun, Neden devleti, ebed müddet bilip, “Türkiye sevdamız ekmek için kavgamız” dediğimizin en net cevabıdır.
“Biz devlet olmadan, bayrak dalgalanmadan sendikacılığın anlamı olmaz.” diyoruz. Çünkü devlet, milletin sığındığı limandır. Çünkü devlet, milleti bakıp besleyen ana, koruyup gözeten babadır. Bu devleti kuran, kurulmasında emeği olan, sıcakta, soğukta, karda, kışta, ovada, dağda göğsünü düşmana siper eden tüm ecdat bizim için muteberdir, değerlidir, kahramandır. Hele ki, Trablusgarp’ta çatışmada sol gözünü kaybeden, Çanakkale’de göğsünden vurulan, İşgal kuvvetlerine “Geldikleri gibi giderler.” diyerek ilk cevabı veren, Samsun’a çıkıp vatanın kurtuluşu için ilk adımı atan, Dikmen sırtlarında “Ben gerektiği zaman, en büyük armağanım olmak üzere Türk Milleti’ne canımı vereceğim.” diyerek kurtuluş ateşini yakan, Polatlı’da cepheyi teftiş ederken 3 kaburgası kırılan, Vatan ve milletin derdiyle dertlenip tam 3 kez kalp krizi geçiren, Sonunda Sultan Alparslan’ın emaneti bu yurdu, sonsuza kadar Türk vatanı olarak armağan eden, 100. yılını kutladığımız Cumhuriyetimizi kurup bizlere emanet eden Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün gönlümüzdeki yeri bambaşkadır. Atatürk, asırlardır İslam’a saldıran Haçlılara, son hezimetini yaşatan komutandır.
ÖNDER KAHVECİ: CUMHURİYETİMİZİ, KORUYUP KOLLAYIP EN YÜKSEĞE ÇIKARACAĞIZ
Atatürk, Lawrenceların oyunlarını bozan, İngilizlerin desteklediği Yunan’ı, içimizdeki işbirlikçilerle beraber denize döken kumandandır. Atatürk, parçalanmış bir milleti ayağa kaldıran, işgale uğramış toprakları istiklaline kavuşturan ve idarecilerine kadar esir alınmış bir devletten hür, bağımsız, çağdaş bir cumhuriyet çıkaran liderdir. Atatürk, Türk milli mücadelesinin başkomutanı, 1. Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin Başkanı, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu ve ilk Cumhurbaşkanı, Türk milletinin de kahramanıdır. Bunun üstüne söz söylemeyiz, tartışmayız, tartıştırmayız. Emanetine Sahip çıkacağız. Cumhuriyeti, koruyacak, kollayacak, inşallah en yükseklere çıkaracağız.
Şükürler olsun ki, kahraman ecdadımızın emekleriyle kurulan, göz bebeğimiz gibi gördüğümüz, canımız pahasına koruduğumuz Cumhuriyetimiz 100 yaşına geldi. Biz bu Cumhuriyeti, tırnaklarımızla kazıya kazıya, cephede vuruşa vuruşa, adeta kanırta kanırta 100 yaşına getirdik. İçimize sızdılar, arkamızdan vurdular, gizlice tuzak kurdular, açıkça saldırdılar ama Türk milletinin cesaretinde ve vatan sevdasında boğuldular. Çok gözyaşı döktük, çok kan akıttık, çok canlar yitirdik.
“Bölünmesin diye millet, baki kalsın diye devlet
Dağlar gibi kemikle et, seller gibi kanım gitti.”
İşte bu nedenle Cumhuriyet daha bir değerli, 100. yıl coşkumuz daha bir yürektendir. Türkiye bir deprem ülkesi. Bunun üzerine bir de küresel iklim değişikliği nedeniyle yaşanan doğal afetler eklendiğinde önümüzdeki dönemde kamu hizmetlerine çok daha büyük ihtiyaç olacak. Geçtiğimiz yıl 6 Şubat’ta tarihimizin en ağır felaketlerinden birini yaşadık. On binlerce vatandaşımızı göçük altında yitirdik. Sel, toprak kayması gibi farklı doğa olaylarında can kayıplarımız oldu. Pandemi döneminde olduğu gibi afette de kamu çalışanlarımız canla başla mücadele etti ve hizmetlerin aksamadan sürdürülmesini sağladı. Allah hepsinden razı olsun.
Küresel salgın döneminde olduğu gibi asrın afeti olarak nitelendirilen deprem felaketinde de vatandaşlarımızın yardımına koştuk, öneri, tespit ve girişimlerimizle, hayatını hiçe sayarak hizmet üreten kamu görevlilerimizin yanında olduk. Karınca kararınca yardımlar yaptık, vatandaşlarımızla dayanışma içine girdik. Bölgede görev yapan kamu çalışanlarımızı da unutmadık. İlk olarak bizim gündeme taşıdığımız “Afet tazminatı” uygulamasıyla, deprem bölgesinde görev yapan kamu çalışanlarımıza destek olunmasını sağladık. Bir kere daha Türk milletinin başı sağ olsun. Allah milletimizi, memleketimizi her türlü afetten ve felaketten korusun.
ÖNDER KAHVECİ: ÇALIŞMA HAYATININ SORUNLARI İÇİN ÇÖZÜM ÜRETİP YOL GÖSTERİYORUZ
Devletimizin ikinci asrında büyük bir devlet tasavvurumuz var. İçte ve dışta bütün düşmanlarını bertaraf etmiş, Sanayi, ekonomi ve bilimde muasır medeniyet seviyesinin üstüne çıkmış, Milli birlik ve beraberlik içinde mutlu ve müreffeh bir toplum yapısına kavuşmuş, Tüm çalışanlarını her türlü ekonomik, sosyal ve sendikal haklarla donatmış bir Türkiye hayalimiz var. İşte bizim Türk Yüzyılı anlayışımız budur. 6 asrı aşan bir dünya imparatorluğunun bakiyesinden sonra, kuruluş ve ayağa kalkış dönemi olarak adlandırabileceğimiz yüzüncü yılımızı yüz akımızla tamamladık. İkinci yüz yılımızın ise şahlanış dönemimiz olarak Türk ve Türkiye Yüzyılı olacağına yürekten inanıyoruz. Devletimizi bu hedefe taşıyacak itici güç elbette, kamu yönetimini sağlayan, kamu hizmetlerini sunan, devletin görünen yüzü, memurlarımız olacaktır.
Büyük ülke tasavvurumuza adım adım ilerlerken, bu büyük sorumluluğu omuzlarında taşıyacak yetkinlikte kamu çalışanlarına ihtiyacımız var. Kamu kurum ve kuruluşlarının insan kaynağının, ikinci yüzyılımıza uygun nicelik ve niteliğe ulaşması için yeni bir personel rejimi, adil bir ücret ve geliştirilmiş bir toplu pazarlık sistemiyle desteklenmesi şarttır. Bu nedenle atama, görevde yükselme, tayin ve terfilerde liyakat esaslı bir yapıya geçilmeli, adam kayırmanın ve haksızlığın aracı olan mülakat sistemi kaldırılmalı, yazılı sınava öncelik verilmelidir. Geçmişi 60 yıla uzanan Devlet Memurları Kanunu’nun eskiyen ve yetersiz kalan hükümleri değiştirilerek günün gereklerine, geleceğin çalışma yaşamına uygun bir kamu personel rejimi oluşturulmalıdır.
Bu kapsamda öncelikli olarak kamuda güvencesiz istihdam kaldırılmalı, devletin asli ve sürekli görevlerinin güvenceli ve kadrolu personel eliyle gördürülmesi sağlanmalıdır. Kamu istihdamı, kadrolu memurlar ve daimî işçiler şeklinde iki ana esas üzerinde şekillendirilmelidir. Kamu hizmetlerinin çeşitliliğinin artması, mesleki gereklilik ve personelin niteliklerinin yükselmesine paralel olarak yeni hizmet sınıfı ihdasına gidilmelidir. Yıllardır sorunlarına çözüm bekleyen yardımcı hizmetler sınıfı personeli genel idare hizmetleri sınıfına geçirilmelidir. Ücret sistemi sadeleştirilmeli, ücret adaletsizliğine neden olan ödeme unsurları ortadan kaldırılmalı, kamuda tüm personelin görevlerine, eğitim durumlarına ve niteliklerine uygun adil bir ücret almaları sağlanmalıdır.
Bunun için kamu çalışanlarını yoksulluk sınırının altında maaş almaktan kurtaracak temel ücret düzenlemesine geçilmeli; temel ücret, yoksulluk sınırı olarak belirlenecek şekilde her personelin buna ek olarak görevinin gerektirdiği eğitim durumu ve sahip olduğu yetkinlik nispetinde tazminattan ve durumuna uygun sosyal yardım sisteminden faydalanması sağlanmalıdır. Yıllarını devlete hizmet etmekle geçirmiş emeklilerimizin, çalışma hayatı sonrasında da kendisi ve ailesine yetecek düzeyde bir emekli maaşına kavuşturulması için sosyal güvenlik sisteminde gerekli düzenlemeler yapılmalıdır.
Nimette ve külfette adalet ilkesinden yola çıkarak her vatandaşın geliriyle orantılı vergi ödemesi için çalışanlarımız lehine yeni vergi düzenlemeleri hayata geçirilmelidir. Çalışanlarımızın maaşlarının artırılmasını, alım güçlerinin yükseltilmesini, üretilen milli gelirden herkesin adil bir biçimde hak ettiği payı almasını sağlayacak en önemli unsurların başında toplu sözleşme sistemi gelmektedir. 2012 yılından beri yaşadığımız tecrübelerimiz, bu sistemin sendika üyesi memurları pazarlık masasına taşımakta etkisiz, maaşların alım gücünü korumakta kifayetsiz, reel geliri artırmakta çaresiz kaldığını ortaya koymaktadır.
Bu nedenle 4688 sayılı Kanunun değiştirilerek, toplu pazarlık masasında yer alan tüm sendika ve konfederasyonların söz, imza ve itiraz yetkisinin bulunduğu, kamu görevlilerinin geneline yönelik toplu pazarlıklar ile hizmet kollarına ait pazarlıkların farklı zaman ve zeminde gerçekleştirildiği, katılımcı ve sonuç alıcı bir sendikal yapı oluşturulmalıdır. 4688 sayılı Kanun, toplu sözleşme görüşmelerini yalnızca mali ve sosyal haklarla sınırlayarak memurlarımızın yer değiştirme, atama, yükselme, disiplin, unvan değişikliği gibi sorunlarını yok saymakta; memur meselelerini adeta masa dışına atmaktadır. Genel toplu sözleşme ile hizmet kolu toplu sözleşmelerinin birlikte yapılmasından dolayı süreç bir keşmekeşe dönüşmekte, hiçbir konu yeterince tartışılamadan toplu sözleşmelerin sonuna gelinmektedir. Farklı statülere ve farklı çalışma koşullarına sahip, 11 hizmet kolunda bulunan ve sayıları 4 milyona yaklaşan kamu çalışanının, 2 milyonun üzerindeki emeklilerle birlikte 6 milyon kişinin sorununun 3 haftalık bir sürede tartışılıp çözülmesi mümkün müdür?
Bu nedenle genel toplu sözleşme ile hizmet kolu toplu sözleşmelerin birbirinden ayrılarak farklı zaman ve zeminlerde gerçekleştirilmesinin gerekliliğine, toplu sözleşme sisteminin ancak bu şekilde etkili ve verimli sonuç üreteceğine inanıyoruz. Türkiye Kamu-Sen olarak, en önemli talebimiz, kamu görevlilerinin hakkı olan toplu sözleşmenin, grev ve siyasete katılma ile birlikte kullanılabilmesi ve gerçek anlamda eşit temsile dayanan, ILO normlarına uygun bir toplu sözleşme sistemine geçilmesi yönündedir. Yerel yönetimlerde çalışanlar için sosyal denge sözleşmelerinin zorunlu hale getirilmesi ve gerçekleştirilecek hizmet kolu toplu sözleşmeleri ile tüm memurların sosyal denge sözleşmesinden faydalanması sağlanmalıdır.
Mevcut düzende toplu sözleşmeyi imzalamaya veya Kamu Görevlileri Hakem Kurulu’na başvurmaya yetkili yegâne merci çalışanlar adına Kamu Görevlileri Sendikaları Heyet Başkanı olarak belirlenmiştir. Bu hükmün, sendikal örgütlenme ve toplu pazarlık hakkına nasıl bir darbe vurduğu geçtiğimiz toplu sözleşme dönemlerinde açıkça görülmüş, memur ve emekliler bir tek kişinin keyfi kararı nedeniyle büyük zarara uğratılmıştır. Bu nedenle kamu görevlilerinin tamamını temsil etmeyen tek bir kişiye 3 milyon 750 bin kamu çalışanı, 2 milyon 450 bin emekli olmak üzere toplam 6 milyon 200 bin; aileleriyle birlikte yaklaşık 25 milyon vatandaşımızın geleceği adına bağlayıcı karar alma yetkisinin verilmesi, toplu pazarlık görüşmelerinin mantığına ve demokratik ilkelere aykırıdır.
Kaldı ki, Kanun toplu sözleşmeyi bağıtlama hakkı elinden alınan sendika ve konfederasyonlara Kamu Görevlileri Hakem Kurulu’na başvuru hakkı da tanımamaktadır. Böyle bir uygulama uluslararası sözleşmelere aykırıdır. Toplu sözleşme görüşmesine katılmaya hak kazanan her konfederasyonun Kamu Görevlileri Hakem Kurulu’na başvurabilmesini sağlayacak bir düzenleme yapılmalıdır. Kurulun yapısı Hükümetten bağımsız karar verebilecek bir şekilde belirlenmeli, bu ucube toplu sözleşme düzeni mutlak surette değiştirilmelidir. Bu aksak sistem içinde bu sene ağustos ayında 7. Dönem Toplu Sözleşme görüşmelerini gerçekleştirdik. Ne yazık ki bu toplu sözleşme görüşmeleri de kamu çalışanlarının beklentilerini karşılamaktan uzak kaldı. Özellikle Kamu İşveren Heyeti’nin teklifi olan 2024 yılı için %15+%10; 2025 yılı için %6+%5’lik zam teklifi tam anlamıyla bir hayal kırıklığı yarattı.
-2023 yılı enflasyonu %64.77 oldu.
Buna göre memurlara %29.8 oranında enflasyon farkı ödemesi yapılacak.
Kamuoyunda memurlara %50 zam yapılacağı gibi bir algı var. Halbuki memurun 2024 yılının ilk 6 ayında alacağı zam %15’tir. Diğer kısım 2023 yılından kaynaklanan enflasyon alacağının gecikmiş bir ödemesidir.
Yıl içinde verilen zammın 5-6 kat üzerinde maaşlar eriyorsa, bu işte bir sorun var demektir.
Aynı durum 2024 ve 2025 yılları için de geçerli olacaktır.
Yıl içinde verilen zammın 5-6 kat üzerinde maaşlar eriyorsa, bu işte bir sorun, bir art niyet var demektir. Aynı durum 2024 ve 2025 yılları için de geçerli olacaktır. Merkez Bankası’nın 2024 için enflasyon tahmini %36’ya çıkarılmışken kamu çalışanlarına reva görülen %25’lik zammın ne anlama geldiğini vicdanlara bırakıyorum. Özellikle TCMB’nin enflasyon beklentisini sürekli yukarı yönlü güncellemesi, önümüzdeki dönemde de yüksek enflasyonun devam edeceğinin işaretidir. Sürekli olarak, kamu çalışanlarına ve emeklilerine piyasa gerçekleriyle örtüşen maaş zammı yapılması gerektiğini ifade ediyoruz. Kamu görevlilerimizin alım gücünün yükseltilmesi için gerçek enflasyonun üzerinde bir artış yapılması ve buna ek olarak refah payı verilmesinin zorunlu olduğunu vurguluyoruz.
TÜİK’in açıkladığı tenzilatlı rakamlar bile ekonomik öngörülerimizi doğruluyor. Buna bağlı olarak taleplerimizin de haklılığı ve sağlam temellere dayandığı görülüyor. Toplu sözleşme görüşmeleri kamu çalışanlarının beklentilerine çözüm üretememiştir. Önemli olan maaşların hangi oranda yükseldiği değil alım gücünün hangi oranda arttığıdır. Son yıllarda maaşlara yapılan oransal artışlar yüksek gibi görünse de gerçekleşen enflasyon, yapılan artışları aştığı için maaşlar sürekli erimekte, alım gücü sürekli düşmektedir. Bu bakımdan bu erimenin mutlak surette durdurulması gerekmektedir. Bunu sağlamanın tek yolu da kamu çalışanlarına refah payı verilmesinden geçmektedir. Dolayısıyla gerçekleşen enflasyon ve TCMB’nin enflasyon beklentileri de dikkate alınarak memur maaşları güncellenmeli, yeniden değerleme oranı olan %58 oranı mutlaka dikkate alınmalı; maaş zammının üzerine %10 refah payı verilmesi ve enflasyon farkının da ortaya çıktığı ay itibarı ile maaşlara yansıtılması sağlanmalıdır.
Hatırlanacağı üzere geçtiğimiz yıl kamu çalışanlarının ek gösterge rakamlarında düzenlemeye gidilmişti. Ama yapılan düzenleme eksik kalmış, 1. Dereceye gelen bazı memurların ek göstergeleri 3600 yapılırken bazıları kapsam dışında tutulmuştu. Bu da büyük bir adaletsizliğe neden oldu. Sayın Cumhurbaşkanımız da seçimler öncesinde verdiği sözle bu mağduriyeti gidereceği ifade etmişti. Bu çerçevede hem verilen sözlerin yerine getirilmesi hem de aksaklığın giderilmesi bakımından 3600 ek gösterge düzenlemesinden faydalanamayan başta şefler olmak üzere 1. dereceye gelmiş diğer tüm kamu çalışanlarının da kapsama dâhil edilmesi gerekmektedir. Biz daha önce olduğu gibi birinci dereceye gelen tüm memurların ek göstergesinin 3600’e yükseltilmesi için de kanun teklifimizi hazırladık, siyasi parti temsilcileri ile paylaştık. Yardımcı Hizmetler Sınıfına dâhil personelin büyük çoğunluğu idari hizmetlerde, masa başı işlerde görevlendirilmektedir. Fiiliyatta zaten mevcut olan bu durumun yasal bir zemine taşınması, çalışma hayatında karşı karşıya kalınan bu hukuki ayrımcılığın giderilmesi amacıyla Yardımcı Hizmetler Sınıfına dâhil olan personelin bir defaya mahsus olarak Genel İdare Hizmetleri Sınıfına geçirilmesini istiyoruz.
Geçen sene temmuz ayında 7456 sayılı Kanunla getirilen 8 bin 77 TL’lik ilave ek ödeme uygulaması, büyük bir adaletsizlik yarattı. Düzenlemede bu ödemeden herhangi bir kesinti yapılmayacağı öngörüldüğü için memurların yalnızca çalıştıkları dönemlerine esas bir tazminat olarak uygulanması söz konusudur. Yani bu ödeme emekli maaşı hesabına dahil edilmemiştir. Hal böyle olunca ilave ek ödeme uygulaması, çalışırken alınan maaşla emekli maaşları arasındaki uçurumu daha da büyütmüş, emekli maaşlarının memuriyet hayatıyla bağını koparmıştır. Böyle bir durum sosyal sigorta ilkeleri ile de uyuşmamaktadır. Zaten memurlarımız, çalışırken aldıkları maaşın %40’ı kadar emekli maaşına hak kazanabilmektedir. İlave ek ödeme emekliliğe sayılmayınca bu uçurum daha da büyümüştür.
Bu nedenle ilave ek ödemenin memurların emekli maaşı ve emekli ikramiyesi hesabında dikkate alınması için gerekli mevzuat değişikliğinin yapılması şarttır. Sistemin değişmesi gerektiğini ifade etmekte ne kadar haklı olduğumuz bu sorunlarda bile apaçık ortaya çıkıyor. Mesela sözleşmeli personelin kadroya geçirilmesine ilişkin kanunda kadroya geçecek personelin 4 yılını dolduruncaya kadar nakil hakkından faydalanamayacağı hükme bağlanmıştır. Bu kanuna göre kamu çalışanları öncelikle sözleşmeli statüde göreve başlayacak, 3 yılın ardından 657 sayılı Kanunun 4/A maddesi kapsamında kadroya geçirilecek, 1 yıl da bu statüde görev yaptıktan sonra yer değiştirme hakkından faydalanabilecektir. Bu durum da aile birliğinin sağlanması konusunda var olan adaletsizliklerin devam etmesi anlamına gelmektedir. Anayasaya uygun olarak aile birliğinin sağlanması için sözleşmeli personelin kadroya geçtikleri tarih itibarıyla yer değiştirme hakkı başta olmak üzere kadrolu memurların bütün haklarından tam olarak faydalanması gerekmektedir. Bakınız, sistemin büyük bir yarası da sosyal güvenliktir. 5510 sayılı Kanunla kamu çalışanlarının hakları ikiye bölünmüştür.
1 Ekim 2008 öncesi ve sonrasında göreve başlayanlar açısından emekli aylığı uygulaması büyük farklılıklar göstermektedir. Bu tarihten önce kamuda görev yapan memurların emekli aylığı bağlama oranları yüksek, emekli keseneğine tabi ödemeleri düşük iken 1 Ekim 2008 sonrasında göreve başlayanların emekli keseneğine tabi ödemeleri daha fazla ama aylık bağlama oranları daha düşüktür. Her iki uygulamada avantaj ve dezavantajlar olsa da memur emeklilerinin maaşları ile çalışırken elde ettikleri kazanç arasında büyük bir uçurum ortaya çıkmaktadır. Öncelikle ortaya çıkan bu ikili yapı bir standarda bağlanmalı ardından da memurların görev aylıkları ile emekli aylıkları arasındaki fark makul ölçülere çekilmelidir. Yıllardır dile getirdiğimiz ve kamudaki adaletsizlik ve liyakatsizliğin en önemli nedenlerinden birisi de mülakattır.
Kamuda mülakat uygulamasının subjektif bir özellik taşıdığı ve çeşitli adaletsizliklere yol açtığı bütün çevrelerce kabul edilen bir gerçektir. Cumhurbaşkanımızın da ifade ettiği üzere kamuda gerek ilk atamalarda gerekse görevde yükselme ve unvan değişikliği sınavlarında mülakat uygulamasının kaldırılması gerekmektedir. Bir başka adaletsizlik ise bayram ikramiyesi konusunda yaşanıyor. Kamuda memurlar dışında tüm personele ve emeklilere bayram ikramiyesi ödenmektedir. Bu haktan faydalanamayan tek kesim memurlardır. Bu durum büyük bir adaletsizlik yaratmaktadır. Her ne ad altında olursa olsun kamu kurum ve kuruluşlarında işçi statüsü dışında çalışan tüm kamu çalışanlarına Ramazan ve Kurban bayramları öncesinde bayram ikramiyesi verilmelidir.
ÖNDER KAHVECİ: YENİ PERSONEL REJİMİ, ADİL ÜCRET SİSTEMİ VE GELİŞTİRİLMİŞ TOPLU PAZARLIK DÜZENİYLE TÜRK YÜZYILINA DAMGA VURALIM
Görüldüğü üzere kamu personel sisteminin neresinden tutsak elimizde kalıyor. Bizler yıllardır bu sistemin tarafların katılımıyla çözüme kavuşturulması gerektiğini ifade ediyor, üzerinde kafa yoruyoruz. Bütün hususlarla ilgili çözüm önerilerimiz hazır. Bizi diğer sendikalardan farklı kılan hasletimiz de budur. Şikâyet etmiyor, çözüm üretiyor, yol gösteriyoruz. Yeni bir çağa adım atarken eskinin aksayan ve köhnemiş mantığıyla değil yeni, geleceğe uygun ve etkili bir sistem ile büyük ülke idealine ulaşabileceğimize inanıyoruz. Ülkemizi geleceğe taşıyacak, yapay zekâ, otonom sistemler, nesnelerin interneti gibi unsurlarla iç içe çalışmaya uygun bir yapı, zaman kaybetmeksizin oluşturulmalıdır. Biz, Türk Yüzyılına uygun bir kamu yönetimini oluşturacak, nitelikli bir kamu istihdamı ve Türk Yüzyılını omuzlarında yükseltecek, geleceğinden umut var olan bir kamu çalışanı için, Cumhuriyetimizin ikinci yüzyılı hedeflerine uygun bir zihniyet değişimi istiyoruz.
Bu nedenle “Yeni personel rejimi, adil ücret sistemi ve geliştirilmiş toplu pazarlık düzeniyle Türk Yüzyılı’na damga vuralım.” diyor, bu tarihi misyonu benimsiyoruz. Az evvel de ifade ettiğim gibi Türkiye Kamu-Sen olarak büyük bir hayalimiz var.
Milletimiz ve kamu çalışanlarımız için güzel, aydınlık bir gelecek tasavvurumuz var. Yolumuz uzun, yolumuz zor, yolumuz çetin. Ancak Türkiye Kamu-Sen kurulduğundan beri nice çetin yollardan geçti, nice güçlükleri aştı. Türkiye Kamu-Sen’in varlığı kamu çalışanları için bir şanstır. Kamu çalışanları da Türkiye Kamu-Sen’in varlık sebebidir. Sendikacılık ve hak arama mücadelesi bizim için bir aşk halidir. Toplu sözleşme masalarında memurları pazarlayan sözde sendikal yapılarla; milletimizin bekası için atılan her adımda karşımıza çıkan, Devletimizin varlığına kast eden, birliğimizin altını oyanlarla bir yere varılamayacağı açıktır. Konfüçyus “Ya bir yol bul ya bir yol aç ya da yoldan çekil” diyor. Biz de bu hormonlu yapılara “Türkiye Kamu-Sen gümbür gümbür geliyor. Sizin bu ülke için, sendikacılık adına ne bir yol bulacak ne de bir yol açacak kabiliyet ve birikiminiz yok; önümüzden çekilin” diyoruz.
Ne denli zor dönemlerden geçerek bugünlere geldiğimizi, en iyi siz biliyorsunuz.
Bu kutlu mücadelede, mevzi kaybetmeden, bir adım dahi geri atmadan yürüdünüz.
Biz de sizlerden ve üyelerimizden aldığımız destek, ülkümüzden aldığımız güçle,
Allah’tan başka kimseden korkmadan, doğru yolda yürüdük.
Üyelerimizi ve memurları toplu sözleşme masasında satmadık.
Memurları kimsenin kirli hesaplarına yem yapmadık.
Türk milletinden başka hiç kimseye bağlanmadık.
Onurlu mücadelemizi sürdürdük.
Çünkü bizim yolumuz Hak yolu, çünkü bizim yolumuz Hakikat yolu; çünkü bizim yolumuz “Bir elime güneşi, diğer elime ay’ı verseler yine de davamdan dönmem” diyen Peygamber Efendimizin (sav) açtığı Allah yoludur. Bizler böyle dik dururken, şişirilmiş sendikaların gayri ahlaki yollarla aldığı yetkiyi nasıl kullandıklarını hepimiz biliyoruz. Türk milletinin kaderinin yeniden yazıldığı bir dönemdeyiz. İşte böyle bir süreç içerisinde pandemi nedeniyle uzun zamandır yapamadığımız töremiz olan istişare toplantımızı gerçekleştiriyoruz. Dosta düşmana, birlik ve beraberliğimizi, sarsılmaz gücümüzü bir kez daha göstereceğiz.
Bir olacağız, iri olacağız, diri olacağız.
Dilde, işte, fikirde birliğimizi muhafaza edeceğiz. Memurları satanları gördünüz. Yalan söyleyenleri gördünüz. Her zaman ifade ediyoruz. Biz, Kamu çalışanlarının grevli, toplu sözleşmeli, siyaset ve yönetime katılma haklarını içeren sendikal hakların kazanılması yolunda verdiğimiz mücadelede, asla gayri ahlaki ve gayri milli yollara başvurmayacağız. Gayri ahlaki yöntemlerle gelen üyeyi de yetkiyi de istemeyiz. Bizi biz yapan, ilkeli ve ahlaklı duruşumuz; kararlı ve ihlaslı mücadelemizdir. Bu sene 750 bin üye, seneye yetkiyi alarak Türk Yüzyılına yetkili Konfederasyon olarak başlamak hedefindeyiz. Bunu ancak sizlerin inancı ve gayreti ile başarabiliriz. Başaracak mıyız? Yayından fırlamış ok gibi hedefe koşuyoruz. Kamu görevlilerimizin hakları için mücadelemizi daha büyük bir inançla, daha büyük bir güçle sürdüreceğiz. Haklılığımızla, kararlılığımızla, azmimizle başaracağız.
Daima çalışmak, daha fazla çalışmak, birlik ve beraberlik içinde hareket etmek en önemli görevimizdir. Çünkü biz, “Hepiniz birer Türk Bayrağı’sınız. Bayrağı lekelemeyin, kirletmeyin, yere düşürmeyin.” diyen büyüklerimizden aldığımız bu emaneti, daima gönderde tutmak üzere aht ettik. İşte bu nedenle bu kutlu emaneti geleceğe en güzel şekilde taşımak tek gayemizdir. Mazlumların, ezilenlerin, sömürülenlerin tek umudu Türkiye’dir. Türkiye Kamu-Sen olarak ülkemizi daha güzel bir geleceğe taşımak ve daha müreffeh bir kamu çalışanı hedefi için tüm gücümüzü ortaya koyacağız. Yüce davanın neferleri olarak elbette, her şart altında devletimizden yana taraf olacağız. Her daim yüzümüzü milletimize döneceğiz.
Elbette yüz yıl öncenin intikamını alma hevesindeki emperyalistlerle iş tutanların değil büyük, güçlü ve lider ülke Türkiye idealini kararlılıkla savunanların tarafında olacağız. Elbette Kandil Dağı’nın değil Tanrı Dağı’nın gölgesinde saf tutacağız. Elbette ülkemizi karanlık dehlizlerde boğmaya çalışanlara karşı, Türk Yüzyılı hedefine durmaksızın yürüyeceğiz. Türk Yüzyılının yetkili sendikası elbette adı ile ruhu ile, duruşu ile Türk olan sendika olacak; elbette Türkiye Kamu-Sen olacak.
Tohum saç bitmezse toprak utansın.
Hedefe varmayan mızrak utansın,
Hey gidi küheylan koşmana bak sen,
Çatlarsan doğuran kısrak utansın.
Sözlerime son verirken istişare toplantımızın tüm sonuçlarıyla Sendikalarımıza, Konfederasyonumuza ve kamu çalışanlarına hayırlar getirmesini temenni ediyor; toplantımızı onurlandıran tüm misafirlerimize sevgi ve saygılarımı sunuyorum” diyerek sözlerini noktaladı.