Toplantıya Ankara 1 Nolu Şube Başkanımız Emrah Karakurt, 4 Nolu Şube Başkanımız Bayram Köse ve 6 Nolu Şube Başkanımız Yener Kaip’te katıldılar.
Genel Başkanımız Fahrettin Yokuş konuşmasına, Sosyal Güvenlik reformu adı altında SSK, Emekli Sandığı ve Bağ-Kur’un Sosyal Güvenlik Kurumu çatısı altında birleştiğini hatırlatarak başladı.
Yokuş, “Bu kurumlar kâğıt üzerinde birleşti ama gerçek manada yani hak ve yükümlülükler bağlamında birleşemedi. Eskiden olduğu gibi SSK, Emekli Sandığı ve Bağ-Kur sigortalılarının her birinin farklı statüsü devam ediyor. Birleşmenin sağlandığı 2006 yılından bu yana sürekli başkan değiştirdiğini düşündüğümüzde sosyal güvenliğe yapılan siyasi müdahaleler de ortaya çıkmaktadır.
Uzun yıllar ülke vatandaşına hizmet etmek, sosyal güvenlikteki bütün sorunları çözmek gayesiyle; köklü bir reform, güzel günlerin habercisi vaatleriyle çıkarılan kanun, o tarihten beri sürekli değiştirilmektedir. Yapılan değişikliklerle birlikte özellikle sağlık hizmetlerinin özel sektör eliyle gördürülmesini önceleyen politikalar nedeniyle, Kurumun sağlık harcamaları arttı ve kaynaklar, özel hastanelere aktı.”
VATANDAŞTAN ALINAN KATKI PAYI ARTMASINA RAĞMEN, SGK’NIN AÇIKLARI ARTTI
“Sosyal Güvenlik sistemindeki finansal açığı kapatmak üzere kurgulanan reform, vatandaştan alınan katkı payını artırmasına rağmen, sistemin açıklarını kapatmayı başaramadı; aksine açıklar daha da büyüdü. Biz, Türkiye Kamu-Sen olarak 2006 yılında söylediklerimizde ne denli haklı olduğumuzu 10 yıl sonra bile görüyoruz.
O günden farklı olarak bugün yazılan her reçete başına para ödüyoruz.
Belli sayının üzerinde ilaç alırsak fazladan reçete parası ödüyoruz.
Ayaktan tedavilerde dahi katkı payı ödüyoruz.
Hastanede birden fazla serviste muayene olmamız durumunda katkı payı ödüyoruz.
18 yaşını aşmış, okumayan çocuklarımız için genel sağlık sigortası primi ödüyoruz.
Hastaneye belli bir defadan fazla başvurmamız halinde ayrıca para ödüyoruz.
Emeklilik yaşı yükseltildi; emekli aylığı bağlama oranları düşürüldü.
Gözlük ve gözlük camı gibi, tıbbi malzeme değiştirme süreleri uzatıldı.
İşitme cihazı gibi analog ve dijital cihazlar için Kurumca yapılan ödemelerin üst limiti azaltıldı.
Ama sosyal güvenlik açıkları azalmak yerine arttı. Çünkü Kurumun kaynakları anlaşmalı özel hastanelere gitti.
Türkiye’de sadece memurlar değil, memur emeklileri büyük bir haksızlığa uğruyor.
Devlet memurlarının çalışırken aldıkları maaş ile emeklilik maaşları arasında çok büyük farklılık var.
Memurlara çalışırken döner sermaye, ek ödeme, ek ders ücreti gibi ödemeler yapılırken; bu tür ödemeler prime esas kazançtan sayılmıyor ve emekliliklerinde de bu ödemeler maaşlarına dâhil edilmiyor.
Yapılan bu tür ödemelerin emeklilik maaşlarına yansımaması, memurların çalışırken aldıkları maaş ile emekli maaşları arasında büyük bir uçurumun oluşmasına sebebiyet veriyor. Bu nedenle, devlete yıllarca hizmet etmiş memurların emekliliklerinde yoksulluk sınırının altında maaş almaları kaçınılmaz son oluyor.
5510 sayılı Kanun, işçiler ile memurlar arasında sosyal güvenlik ve emeklilik hakkı bakımından eşitlik getirmek amacıyla çıkarılmış olsa da bu Kanun, memurların haklarının budanmasından başka bir işe yaramadı. 1 Ekim 2008’den önce işe başlayan memurlarla, bu tarihten sonra işe başlayan memurların emeklilik hakları aynı değil.
Bu durum, çalışırken brüt maaşları ve çalışma süreleri aynı olan bir memur ile işçinin emekli olması durumunda, memurların %15 ile %60 oranında daha az emekli maaşı almasına yarı yarıya daha az emekli ikramiyesi verilmesine yol açıyor.”
SGK ÇALIŞANLARI SORUNLARININ ÇÖZÜMÜNÜ BEKLİYOR
“Sistemle ilgili söylenecek çok şey var, ancak bir de sistemi işletmekle yükümlü Kurumun çalışanları ile ilgili sorunlar var ki; bir sendikacı olarak bu sorunları dile getirme sorumluluğu taşımaktayız.
Yeni Başkanımız Sayın Mehmet Selim Bağlı Beyin de bize daha önce söylediği gibi Sigorta Uzmanlığı kadrosu biran evvel ihdas edilmeli ve şartları taşıyan çalışanlara bu hak verilmelidir. Çalışanların iş yüküne uygun ücret düzenlemesi yapılmalı, 666 sayılı KHK ile başta ikramiyeleri olmak üzere ellerinden alınan hakları iade edilmelidir. 10 yıldır bunları söylüyoruz. Söylemeye de devam edeceğiz.
Başta hizmetlilere olmak üzere, yükselme sınavları açılmalıdır. Ayrıca boş bulunan ya da vekaletle sürdürülen merkez müdürü, merkez müdür yardımcısı ve şube müdürü gibi ünvanlara sınav açılmalıdır.
A sınıfı kadrolara, denetmen yardımcılığı, uzman yardımcılığı ve müfettiş yardımcılığı gibi şartları tutan SGK çalışanları içinden fırsat tanınmalıdır.
Sosyal Güvenlik İcra memurları ve Denetmenlerinin diğer kamu kurumlarında çalışan emsalleriyle hakları eşitlenmelidir. Hizmetlisinden şefine, hemşire ve doktora kadar SGK çalışanı 28 bin personele hak ettikleri saygı ve itibar gösterilmelidir.
Sosyal Güvenlik Merkez Müdürlüklerinin pek çoğunda kadro eksikliği ve fiziki mekan yetersizliği nedeniyle çalışanlar iş yükü altında ezilmektedir. Bu hususta acilen tedbir alınmalıdır. Ayrıca yemek ve serviste yaşanan sorunlar giderilmelidir.
Kurumdaki iş yoğunluğu ile ücretlerin yetersizliğine bir de sendikal ve siyasi ayrımcılığın girmesi, iş barışını bozmakta, çalışanların moral motivasyonunu olumsuz etkilemekte ve verimliliği azaltmaktadır.
10 yıldır yapılan siyasi ve sendikal ayrımcılığa bir son verilmelidir. Yeni Bakanımızın bu konuda bize verdiği sözü bir teminat olarak görmek istiyoruz.
Hülle yoluyla müdürlük kadrolarının doldurulması sonlandırılmalıdır. Çalışanların sendikasına ve siyasi görüşüne göre değerlendirilmesine de derhal son verilmelidir.
SGK’da iş yoğunluğu ve emeğinin karşılığını alamadığı için pek çok personel başka kurumlara yatay geçiş yapmak istemektedir.
Biz artık SGK’da yeni bir dönemin başlatılmasını bekliyoruz. 10 yıllık bir kurumun geçmişinde yaşanan olumsuzlukların tekrar edilmemesi için ders çıkarılmalıdır.”
LİYAKATİN ESAS ALINDIĞI, SENDİKAL AYRIMCILIĞIN SONLANDIĞI BİR SGK GÖRMEK İSTİYORUZ
Yokuş, “Bir başka husus ise, SGK’nın tek çatı olmasının gerekçelerine uygun çıkış noktasına dönmesi gerekmektedir. Ne yazık ki, kuruluşundan sonra yapılan çeşitli düzenlemelerle paydaşların yönetim kuruluna gönderdiği temsilcilerin yetkileri tırpanlanmıştır. Kuruluş kanunu amaçları çiğnenmiştir. Biz daha şeffaf ve paydaşları ile daha sık bir araya gelen bir yönetim arzu ediyoruz.
Unutulmasın ki, 79 milyon insanımıza hizmet veren böyle bir kurumun kurumsal imajı her kişiden daha önemlidir. Çünkü yöneticiler gelip geçicidir. Asıl olan kurumdur. Son söz olarak, liyakatın esas alındığı, ayrımcılığın sonlandırıldığı, tüm çalışanların eşit muamele gördüğü bir SGK yönetim anlayışı talep ediyoruz…
SGK çalışanları emeklerinin karşılığını tam alamamasına rağmen, olağanüstü bir özveriyle çalışmaktadır. Bütün SGK çalışanlarını kutluyorum. İstiyorum ki, yaptıkları gayretli çalışmalarının karşılığında hiç olmazsa devleti yönetenler sevgilerini göstersin ve haklarını versinler” dedi.
HÜKÜMETİN MEMURLARLA ALIP VEREMEDİĞİ NEDİR?
Yokuş konuşmasının son bölümünde, “Bakan Soylu’ya teşekkür ediyorum, ancak 2 defa teşekkür edecektim. İlk defa bir Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı SGK çalışanlarına teşekkür etti. Bunun için ilk teşekkürümü ediyorum. İkinci teşekkürümü de bizi dinlediği için edecektim, ama dinleme nezaketini göstermediği için etmiyorum.
Maliye Bakan Yardımcımız Mehmet Şimşek, geçtiğimiz hafta iş adamlarıyla yaptığı toplantıda, “657 sayılı Devlet Memurları Kanunu kökten değişmeli, memurlar özel sektörden daha fazla ücret alıyor, iş garantisi var ama performans ölçme yok. Buradan verim alabilir misiniz?” dedi. Sayın Şimşek bu memurlar size mesai arkadaşlığı dışında ne yaptı?
Başka bir Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanımız Ömer Dinçer beyde “bu memurların %37’si niteliksiz, %11’i de” demişti. Sorarım sizlere bu memurla alıp veremediğiniz nedir? Memurun iş güvencesini kaldırmaya kalkıyorsunuz.
Sayın Cumhurbaşkanımız Erdoğan da her yerde “memurun iş güvencesi kalkmalıdır. Nerede var hayat boyu iş güvencesi? “ diyerek yanlış bir algı yaratmaya çalışıyor. Ama biz, direnmeye devam edeceğiz. İş güvencemizden vazgeçmeyiz. Devlette devamlılık esastır. Memurlarımız da devletimizin hafızasıdır. Siyasi memur olmaz, siyasi memurla devletin hafızası yok olur. Hükümetle gelen, hükümetle giden memur anlayışını kabul etmemiz mümkün değildir” dedi.